Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.
Kayıt Tarihi: 25.07.2022 / 13:10 Görüntüleme: 7940
Dünyamız, ülkemiz ve mesleğimizin kronikleşen sorunlarının gölgesini üzerimizde çok daha fazla hissettiğimiz günleri yaşıyoruz. Ülkemizde yaşanan ekonomik krizin etkilerini bizler de mesleğimiz özelinde çok derinden yaşıyoruz. Sağlıkta dönüşüm, sağlıkta çöküş noktasına geldi.
Meslektaşlarımızın çoğunluğu artık bir değil, iki kredi kullanarak ayakta kalmaya çalışıyor. Yaşatmak için yaşaması gereken eczanelerimiz bugün can çekişiyor.
Matematik net değerli meslektaşlarım, bu hesaplarla, bu “kârsızlıkla” yaşamamız mümkün değil. Bitmeyen bir döngü içinde hastalara hizmet vermeye çalışıyoruz. Sistemin bütün yükünü biz eczacılar sırtlanmış durumdayız.
Fotoğraf çok net. Son derece kritik bir dönem içerisindeyiz. Mesleğimizin sorunları bir çığ gibi ve hep birlikte altında kalmamıza ramak kaldı.
Bizlerin eczacılar olarak önce mesleğimizi yapmak, evlerimizi ve ailelerimizi geçindirebilmek için de artık avaz avaz bağırmamız şart.
Sağlıkta dönüşüm bir girdap halinde ve içinde ilk kaybolacak bizler olacağız… Eğer “dur” demeyi başaramazsak…
Peki bunu nasıl yapacağız?
Ancak kamuoyu desteğini almak, “doğru mesajı, doğru zamanda ve sürekli şekilde vermekle” mümkündür. Çünkü taşı delen damlaların gücü değil damlaların sürekliliğidir. İletişimde de süreklilik bu yüzden vazgeçilmezdir.
Bugüne kadar İstanbul Eczacı Odası olarak kamuoyu ve basın desteği alınmadan sorunlarımızı gündeme getirmenin ve çözüm sağlamanın mümkün olmadığı bilinciyle hareket ettik… Bu nedenle 12 Mayıs’ta İFK ve diğer can yakıcı sorunlarımızı merkeze aldığımız basın açıklamamızı Çapa’da gerçekleştirdik.
Burada Medula’dan aldığımız verilerle yani somut örneklerle, hastaların basit bir ağrı kesici çocuk şurubunda bile artık ödemek durumunda kaldığı müthiş fiyat farklarını provizyon çıktıları ile paylaştık.
Piyasada olmayan ilaçlar nedeniyle yaşanan hasta mağduriyetlerini tekrar ve tekrar anlattık.
Kamu kurum iskontosunun eksik verilmesi nedeniyle hastanın sırtına bir maliyetin daha nasıl bindiğini anlattık.
Ülkenin her noktasında ilaca erişimi sağlayan eczaların 2009 yılından beri dokunulmamış kararname nedeniyle bugün nasıl can çekiştiğini anlattık.
Ve medyada ses getirdik… Televizyonda, gazetede ve sosyal medyada geniş yer alan basın açıklamamızla yetinmedik ve sürekli iletişim için İstanbul ve Yalova’daki 5500 eczanemizin camlarına “reçete” şeklindeki afişlerimizi astık. Görünürlüğü sağladık. Bununla da yetinmedik, yine iletişimde süreklilik dedik ve bu kez eczane camlarına asılı reçete afişlerimizin görsellerini basın ile paylaştık, haber olmasını sağladık. Yani basın açıklamamızdan 20 gün sonra, bir kez daha sorunlarımızı medya gündemine taşıdık.
Bu süreçte İFK’nın neden olduğu sorunlarımızla ilgili görüşlerimiz 11 ulusal televizyon kanalında, 26 ulusal gazete ve internet sayfasında haber oldu.
Alacağımız her türlü eylem kararında da stratejimiz, istediğimiz sonuca ulaşana dek, bizi yaşatacak koşulları sağlayana dek, uzun soluklu ve kademeli bir eylem planının hayata geçirilmesi olmak zorundadır.
Bugün eczacı için başka bir seçenek kalmamıştır.
***
6 Haziran 2022 tarihinde TEB Merkez Heyeti de bir basın toplantısı düzenledi. Geç kalınsa bile hiç olmamasından iyiydi. Ve bu basın açıklamasında Konya’da yapılacak olan bölgelerarası toplantı işaret edildi.
23-25 Haziran tarihlerinde yapılan bölgelerarası toplantının sonrasında, 29 Haziran tarihinde yayımlanan deklarasyonumuz ile kapatma da dahil olmak üzere eylemlilik kararı açıklandı.
1 hafta sonrasında ise artık bir ülke klasiği haline gelen, mesai saatlerinin son dakikalarında, uzun tatillere girerken son anda açıklanan düzenlemelerden bir demet daha avuçlarımıza bırakıldı. İlaç fiyat kararnamesinde değişiklik yapıldı.
Elma ile armut aynı sepete kondu ve algı çalışması için düğmeye basıldı.
Peki ne yapıldı?
Ve bu düzenleme hemen medyada “Eczacıların kâr oranları artırıldı, ayrıca ilaca %25 zam yapıldı” şeklinde servis edilerek aslında her ilaç zammında eriyen eczacı kârlılığıyla taban tabana zıt bir algı yaratılmaya çalışıldı.
Yetmedi…
Baltanın sapı ağaçtandır sözü misali bazı eczacı milletvekilleri de bu düzenleme için Sağlık Bakanı ve Maliye Bakanına teşekkür ettiler sosyal medya hesapları üzerinden.
Eczanesi olan her eczacının kolaylıkla hesap edebileceği üzere TL baremlerinde yapılmayan hiçbir düzenlemenin artık ayakta kalmamızı sağlamayacağı ortadayken, yüzdesel karlılıklara %50 zam yapılsa bile TL baremleri düzenlenmedikçe, her ilaç zammının 1., 2. ve 3. kademe sepetinde artık ilaç bırakmayacağı ortadayken yapılan bu düzenleme ancak eczacının aklıyla dalga geçmek anlamına gelir.
Bundan sonra bize hakkımız olanı almak için harekete geçmek düşer.
Yazımı, Konya Bölgelerarası Toplantısı’nda İstanbul Eczacıları ve İstanbul Eczacı Odası adına yaptığım konuşmadan bir bölümle bitirmek istiyorum…
Biz eczacılar bugüne dek yan yana duruşumuzla bugünlere geldik, birlikte ve örgütlü davranabildiğimiz için bugünlere geldik. Bizler, bugün Türkiye’nin dört bir yanından buraya gelen bizler, meslektaşlarımıza umut olamayacaksak, yaralarına ilaç olamayacaksak bundan utanmalıyız. Utanmak istemiyorsak da gereğini yapmalıyız. Mesleğimizin her alanında görev yapan meslektaşlarımızın sorunları için artık ayağa kalkmalıyız.
Ve şunu söylemeliyiz artık:
Sağlık ve ilaç sektörünün stratejik önemde olduğu bir gerçekse eğer; şu an ülkemizdeki sistem halk sağlığına zararlıdır!
İlaç fiyat kararnamesi halk sağlığına zararlıdır!
Ve meslektaşlarımız mücadele ruhunu kaybetmeden, parçalanmadan ayağa kalkma zamanı çoktan gelmiştir.!!!
Ve bu sorumluluk bu salona aittir!!!
İstanbul Eczacı Odası buradan çıkacak her türlü eylem kararını uygulayacaktır.
Şairin dizeleriyle sözlerime son vermek istiyorum:
“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak”