Çerez Ayarları

Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.

Analitik Çerezler

Kişisel Veri Saklama ve İmha Politikası


Bu işlem birkaç saniye sürebilir lütfen bekleyiniz.

Gündeme Dair

Değerli Meslektaşlarım, 

Gündemi sıcaklığını hiç kaybetmeyen, her an yeni ve görülmemiş olayların patlak verdiği bir ülkede yaşıyoruz. Tüm vatandaşlarımız gibi, bu ülkenin eczacıları olarak bizler de “Bundan fazla ne olabilir ki?” derken hiç yaşamadığımız olayların göbeğinde buluveriyoruz kendimizi.  

  

100 yılı devirmiş cumhuriyetimizde insan hakları, adalet, demokrasi, düşünce özgürlüğü, bilimselliğin ileriye gitmesi gerekirken biz tersine gidiyoruz.  

Bir yandan ülke ekonomisiyle boğuşup yaşamaya çabalarken diğer yandan ülkemize akın eden göçmen sorunu geleceğimiz hakkında bizleri endişelendiriyor.  

 

 Çocuklarımız sokakta olduğunda korkuyoruz, eve sağ salim dönsünler istiyoruz, bir yandan da yaşadığımız endişeyi onlara yansıtmamaya çalışıyoruz. Ama pırıl pırıl çocuklarımızın sokakta bir hiç uğruna katledilmesine de engel olamıyoruz. Üstelik katilin de yaş itibariyle çocuk sayılıp cezasız kalabilecek olması isyan ettiriyor.  

  

Ya da ailecek tatile gittiğimizi sanırken aslında ölüme gidiyoruz çünkü birileri aman masraf olmasın şimdi diyor, diğeri kontrol etmiyor, bir diğeri göz ardı ediyor. Sonuç 36’sı çocuk 79 ölü. Yetkililerden istifa eden sayısı ise “0”.  

Ezcümle yaşamak kolay değil bu ülkede. Ancak gideceğimiz ya da gitmek isteyeceğimiz bir ülke de yok, olamaz da.  

 

Ve yine de bizi hala ayakta tutan dirence ve umuda sahibiz. 
  

Çünkü bu ülkenin ne canlar pahasına ve ne mücadeleler sonucunda kurulduğunu hiç unutmuyoruz, unutamayız.  

*****  

Meslektaşlarımız da böyle bir konjonktürde mesleklerini hangi alanda icra etmek isterlerse etsinler, özellikle ekonomik seyirden payına düşeni fazlasıyla alıyor.  Bugün ister eczanede, ister depoda, ister hastanede ya da diğer alanlarda mesleğimizi yapmaya çalışalım, en başta ekonomik olarak emeğimizin, eğitimimizin karşılığını alamıyoruz.   

 

Hekimler, diş hekimleri, avukatlar vb. akademik meslekler de bizden farklı değil. Tüm bu meslekler ekonomik sıkıntıların yanında değersizleştirmeye de uğruyor. Ve hepsi hak arayışı için mücadele ediyor.   

 

Bu noktada eczacıların sorunlarına yönelik düzenlenen son eylem sürecini değerlendirmek gerek...  

 

Süreci en başından alırsak;   

Aslında belki Konya’da uçan kameralar eşliğinde ayakta alkışlarla start verilen bir önceki eylem sürecinden başlamak daha doğru olacak. Ertelenen mitingle gazı kaçan eylem, sonrasında ancak yine kapatma noktasına gelindiğinde yapılan İFK barem güncellemesi ve akabindeki 6 Şubat deprem süreci nedeniyle yine akamete uğrayan süreçten bahsediyorum. Kürsülerden de her seferinde söylediğimiz üzere “Ne oldu bizim kapatma eylemine?” sorumuza aldığımız “Ama 3 kere İFK’yı değiştirdik biz” cevabı...  

 

O zaman şu soru gelir akla: Madem o kadar iyi bir iş yapıldı biz neden 1,5 sene sonra yine eylem kararı aldık? Demek ki ortada bir yanlış var ki aynı noktaya gelinmesi bu kadar kısa sürdü. Çünkü günü kurtarmak yeterli görüldü. En azından TEB seçimlerinde koltuğun elden gitmemesi için...  

 

2024 Aralık ayı başında süreç yeniden başladı. Ankara’da yapılan eylem çalıştayı sonrasında eylem planı hazırlandı ve 20 Aralık 2024’te TEB tarafından Odalara gönderildi. 14 Ocak tarihinde ise ilk sosyal medya video paylaşımı ile süreç başladı.   

 

Ankara’da TEB Merkez Heyeti ve Oda başkanlarının katılımıyla SGK müdürlüğü önünde basın açıklaması yapıldı. Ancak eylem çalıştayında İlaç Fiyat Kararnamesi ve SGK Protokolü olarak iki ana odak noktası belirlenmesine rağmen, TEB Merkez Heyetinin hazırladığı basın açıklamasında İlaç Fiyat Kararnamesi’nin İ’si bile maalesef geçmiyordu. Elbette açıklamada eczanelerin ekonomik olarak zorda olduğundan bahsediliyor ancak açık hedef olarak dört aydır imzalanamayan SGK Protokolü işaret ediliyordu. Kaldı ki basın açıklaması SSGM önünde yapıldı.  

 

Savunuculuk süreçleri sonrasında ise eylem planının bir sonraki aşaması olan Odaların bölgelerindeki “kurumlar önünde” yapılacak basın açıklamaları süreci başladı. Maalesef ki bu konuda da Odalar arasında birlik ve eylem planına uyum olmadı. Çünkü eylemi doğru yöneten liderlik eden bir TEB yönetimi yoktu. Net olarak söylemek gerekir ki TEB Başkanı ve Merkez Heyeti, Odaları eylemlilik konusunda ateşleyememiş ve birlikteliği sağlayamamıştır.  

  

İstanbul Eczacı Odası olarak eylem sürecinin en başından beri İlaç Fiyat Kararnamesi daha ağırlıklı olarak yürütülmesi görüşünü savunduk. Çünkü, enflasyonun oldukça gerisinde olan ve eczacı karlılığımızı belirleyen kararname şu an yaşanan ekonomiden tutun, ilaç yokluğu, eksik verilen KKİ’ler gibi pek çok sorunun ana sebebidir. Ve ihtiyacımız olanın, kararnamede bize yönelik “anlamlı” ve meslektaşlarımıza nefes aldıracak değişikliklerin bir an önce yapılması olduğunu düşünüyoruz. 

Bu sebeple de basın açıklaması metnimizi bu doğrultuda hazırladık. Ve yine aynı doğrultuda Sağlık Bakanlığının ilimizdeki temsilcisi olan İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklamamızı gerçekleştirdik. Meslektaşlarımızla desteği ve basın yayın organlarının yoğun ilgisiyle derdimizi, taleplerimizi anlattık, etkin bir şekilde gündem olmasını sağladık. Tüm ana akım medyada yer aldık, ayrıca canlı yayınlara katılarak meslektaşlarımızın içinde bulunduğu dar boğazı ve aciliyetimizi anlattık.   

 

Ardından yapılan Cimer şikayetleri süreçlerini yine sizlerle birlikte yürüttük.   

Ve kapatma sürecine geldik.   

 

Eylem planında yer alan bu son aşama öncesi süreci değerlendirmek üzere 27 Şubat günü Başkanlar Danışma toplantısına katılmak üzere Ankara’ya davet edildik. Toplantıda TEB Başkanı gelinen noktada SGK protokolü ile ilgili 5 milyar TL’lik iskonto barem güncellemesi ve reçete hizmet bedeli artışının üstüne çıkılamadığı; İFK’da ise eczacı baremlerine bir çıpa, yani standardizasyon getirileceği bilgisinin bakanlık yetkilileri tarafından kendilerine verildiğini iletti. 

Bu noktada eyleme devam edip eczane kapatma aşamasına geçilmesi ya da bu noktada eylemi askıya alıp SGK protokolü ve İFK değişikliğini bu haliyle kabul edip etmemek noktasında Oda Başkanlarının görüşlerine geçildi.   

 

 

İstanbul Eczacı Odası olarak görüşümüz;  

SGK kısmı için, protokol kapsamında daha önce belirtilen noktadan daha ileri bir kazanım elde edememiş olmamız, TEB olarak talep ettiğimiz 9 milyar TL’den oldukça uzak olmamız, cezai şartlarda herhangi bir değişiklik yapılmaması, İFK açısından ise vaat edilen güncellemenin enflasyona karşı kaybı telafi etmemesi, ancak bundan sonraki ilaç zamlarında yalnızca zam oranı kadar güncelleme öngörmesi ve ilaca zam gelmediği sürece 2025 yılı için eczacıya hiçbir maddi katkı sağlamayacak olması nedeniyle eylem sürecinin sonlandırılmaması yönünde karar alındı.

Hali hazırda yapılan eylem sürecinde eczanelerimizin iflasın eşiğinde olduğunu dile getirirken bu haliyle kabul edilecek güncellemeyi kabul etmenin doğru olmayacağı belirttik. 

Toplantı sonucu ise çoğunluk kararıyla tekliflerin bu haliyle kabul edilmesi yönünde oldu. Doğrudur yanlıştır, bunu zaman gösterecek. Sonuç olarak Örgüt oylama yaptı ve bir karar verdi. 

 

Peki “şimdi” ne olacak?  

Öncelikle hep birlikte süreci takip edeceğiz. İFK’da yapılacağı söylenen değişiklik bir an önce olmalı 3 ay 5 ay sonra değil. Çünkü eczaneler yangın yeri. Ve tekrar söylüyoruz ki enflasyona karşı yaşadığımız erime için bir güncelleme de ayrıca zorunluluk. Bunu ısrarla talep etmeye, gündeme getirmeye, anlatmaya devam etmek zorundayız.   

Sadece bu mu? Elbette hayır.   

Giderek kapsam ve yöntem değiştiren KKİ sorunlarını da istihdam sorununu da fakülte sorununu da eczane dışına çıkan ürünleri de kamuda ve özel sektörde 2. Sınıf vatandaş muamelesi gören meslektaşlarımızın durumunu da…  

2025 itibariyle 28 yıllık meslek hayatımda sükûnet içinde geçirdiğimiz bir dönem hatırlamıyorum, ama şunu çok iyi biliyorum:  

Ne olursa olsun her zaman dik durmak, yılmamak, umutsuz olmamak ve yan yana durmak bizim için tek çıkar yol…  

Az önce vefat ettiği haberini üzüntüyle aldığım, büyük sanatçı Edip Akbayram’ın dediği gibi:  

“Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler...”  

   

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

 

 

 

Gündeme Dair. Değerli Meslektaşlarım,  Gündemi sıcaklığını hiç kaybetmeyen, her an yeni ve görülmemiş olayların patlak verdiği bir ülkede yaşıyoruz. Tüm vatandaşlarımız gibi, bu ülkenin eczacıları olarak bizler de “Bundan fazla ne olabilir ki?” derken hiç yaşamadığımız olayların göbeğinde buluveriyoruz kendimizi.    100 yılı devirmiş cumhuriyetimizde insan hakları, adalet, demokrasi, düşünce özgürlüğü, bilimselliğin ileriye gitmesi gerekirken biz tersine gidiyoruz.  Bir yandan ülke ekonomisiyle boğuşup yaşamaya çabalarken diğer yandan ülkemize akın eden göçmen sorunu geleceğimiz hakkında bizleri endişelendiriyor.   Çocuklarımız sokakta olduğunda korkuyoruz, eve sağ salim dönsünler istiyoruz, bir yandan da yaşadığımız endişeyi onlara yansıtmamaya çalışıyoruz. Ama pırılpırılçocuklarımızın sokakta bir hiç uğruna katledilmesine de engel olamıyoruz. Üstelik katilin de yaş itibariyle çocuk sayılıp cezasız kalabilecek olması isyan ettiriyor.    Ya da ailecek tatile gittiğimizi sanırken aslında ölümegidiyoruz çünkübirileri aman masraf olmasın şimdi diyor, diğeri kontrol etmiyor, bir diğeri göz ardıediyor. Sonuç 36’sı çocuk 79ölü.Yetkililerden istifa eden sayısı ise “0”.  Ezcümle yaşamak kolay değil bu ülkede. Ancak gideceğimiz ya da gitmek isteyeceğimiz bir ülke de yok, olamaz da.  Ve yine de bizi hala ayakta tutan dirence ve umuda sahibiz.   Çünkü bu ülkenin ne canlar pahasına ve ne mücadeleler sonucunda kurulduğunu hiç unutmuyoruz, unutamayız.  *****  Meslektaşlarımız da böyle bir konjonktürde mesleklerini hangi alanda icra etmek isterlerse etsinler, özellikle ekonomik seyirden payına düşeni fazlasıyla alıyor.  Bugün istereczanede,isterdepoda,ister hastanede ya da diğer alanlarda mesleğimizi yapmaya çalışalım, en başta ekonomik olarak emeğimizin, eğitimimizin karşılığını alamıyoruz.   Hekimler, dişhekimleri, avukatlarvb. akademik meslekler de bizden farklı değil. Tüm bu meslekler ekonomik sıkıntıların yanında değersizleştirmeye de uğruyor. Ve hepsi hak arayışı için mücadele ediyor.   Bu noktada eczacıların sorunlarına yönelik düzenlenen son eylem sürecini değerlendirmek gerek...  Süreci en başından alırsak;   Aslında belki Konya’da uçan kameralar eşliğinde ayakta alkışlarla start verilen bir önceki eylem sürecinden başlamak daha doğru olacak. Ertelenen mitingle gazı kaçan eylem, sonrasında ancak yine kapatma noktasına gelindiğinde yapılan İFK barem güncellemesi ve akabindeki 6 Şubat deprem süreci nedeniyle yine akamete uğrayan süreçten bahsediyorum. Kürsülerden de her seferinde söylediğimiz üzere “Ne oldu bizim kapatma eylemine?” sorumuza aldığımız “Ama 3 kere İFK’yıdeğiştirdik biz” cevabı...  O zaman şu soru gelirakla: Mademo kadar iyi bir iş yapıldı biz neden1,5sene sonra yine eylem kararı aldık? Demek ki ortada bir yanlış var ki aynı noktaya gelinmesi bu kadar kısa sürdü. Çünkü günü kurtarmak yeterli görüldü. En azından TEB seçimlerinde koltuğun elden gitmemesi için...  2024 Aralık ayı başında süreç yeniden başladı. Ankara’da yapılan eylem çalıştayı sonrasında eylem planı hazırlandı ve 20 Aralık 2024’te TEB tarafından Odalara gönderildi. 14 Ocak tarihinde ise ilk sosyal medya video paylaşımı ile süreç başladı.   Ankara’da TEB Merkez Heyeti ve Oda başkanlarının katılımıyla SGK müdürlüğü önünde basın açıklaması yapıldı. Ancak eylem çalıştayında İlaç Fiyat Kararnamesi ve SGK Protokolü olarak iki ana odak noktası belirlenmesine rağmen, TEB Merkez Heyetinin hazırladığı basın açıklamasında İlaç Fiyat Kararnamesi’nin İ’si bile maalesef geçmiyordu. Elbette açıklamada eczanelerin ekonomik olarak zorda olduğundan bahsediliyor ancak açık hedef olarak dört aydır imzalanamayan SGK Protokolü işaret ediliyordu. Kaldı ki basın açıklaması SSGM önünde yapıldı.  Savunuculuk süreçleri sonrasında ise eylem planının bir sonraki aşaması olan Odaların bölgelerindeki “kurumlar önünde” yapılacak basın açıklamaları süreci başladı. Maalesef ki bu konuda da Odalar arasında birlik ve eylem planına uyum olmadı. Çünkü eylemi doğru yöneten liderlik eden bir TEB yönetimi yoktu. Net olarak söylemek gerekir ki TEB Başkanı ve Merkez Heyeti, Odaları eylemlilik konusunda ateşleyememiş ve birlikteliği sağlayamamıştır.    İstanbul Eczacı Odası olarak eylem sürecinin en başından beri İlaç Fiyat Kararnamesi daha ağırlıklı olarak yürütülmesi görüşünü savunduk. Çünkü, enflasyonun oldukça gerisinde olan ve eczacı karlılığımızı belirleyen kararname şu an yaşanan ekonomiden tutun, ilaç yokluğu, eksik verilenKKİ’lergibi pek çok sorunun ana sebebidir. Ve ihtiyacımız olanın, kararnamede bize yönelik “anlamlı” ve meslektaşlarımıza nefes aldıracak değişikliklerin bir an önce yapılması olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple de basın açıklaması metnimizi bu doğrultuda hazırladık. Ve yine aynı doğrultuda Sağlık Bakanlığının ilimizdeki temsilcisi olan İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklamamızı gerçekleştirdik. Meslektaşlarımızla desteği ve basın yayın organlarının yoğun ilgisiyle derdimizi, taleplerimizi anlattık, etkin bir şekilde gündem olmasını sağladık. Tüm ana akım medyada yer aldık, ayrıca canlı yayınlara katılarak meslektaşlarımızın içinde bulunduğu dar boğazı ve aciliyetimizi anlattık.   Ardından yapılanCimerşikayetleri süreçlerini yine sizlerle birlikte yürüttük.   Ve kapatma sürecine geldik.   Eylem planında yer alan bu son aşama öncesi süreci değerlendirmek üzere 27 Şubat günü Başkanlar Danışma toplantısına katılmak üzere Ankara’ya davet edildik. Toplantıda TEB Başkanı gelinen noktada SGK protokolü ile ilgili 5 milyar TL’lik iskonto barem güncellemesi ve reçete hizmet bedeli artışının üstüne çıkılamadığı; İFK’daise eczacı baremlerine bir çıpa, yanistandardizasyongetirileceği bilgisinin bakanlık yetkilileri tarafından kendilerine verildiğini iletti. Bu noktada eyleme devam edip eczane kapatma aşamasına geçilmesi ya da bu noktada eylemi askıya alıp SGK protokolü ve İFK değişikliğini bu haliyle kabul edip etmemek noktasında Oda Başkanlarının görüşlerine geçildi.   İstanbul Eczacı Odası olarak görüşümüz;  SGK kısmı için, protokol kapsamında daha önce belirtilen noktadan daha ileri bir kazanım elde edememiş olmamız, TEB olarak talep ettiğimiz 9 milyar TL’den oldukça uzak olmamız, cezai şartlarda herhangi bir değişiklik yapılmaması, İFK açısından ise vaat edilen güncellemenin enflasyona karşı kaybı telafi etmemesi, ancak bundan sonraki ilaç zamlarında yalnızca zam oranı kadar güncelleme öngörmesi ve ilaca zam gelmediği sürece 2025 yılı için eczacıya hiçbir maddi katkı sağlamayacak olması nedeniyle eylem sürecinin sonlandırılmaması yönünde karar alındı. Hali hazırda yapılan eylem sürecinde eczanelerimizin iflasın eşiğinde olduğunu dile getirirken bu haliyle kabul edilecek güncellemeyi kabul etmenin doğru olmayacağı belirttik.  Toplantı sonucu ise çoğunluk kararıyla tekliflerin bu haliyle kabul edilmesi yönünde oldu. Doğrudur yanlıştır, bunu zaman gösterecek. Sonuç olarakÖrgüt oylama yaptı ve bir karar verdi. Peki “şimdi” ne olacak?  Öncelikle hep birlikte süreci takip edeceğiz. İFK’da yapılacağı söylenen değişiklik bir an önce olmalı 3 ay 5 ay sonra değil. Çünkü eczaneler yangın yeri. Ve tekrar söylüyoruz ki enflasyona karşı yaşadığımız erime için bir güncelleme de ayrıca zorunluluk. Bunu ısrarla talep etmeye, gündeme getirmeye, anlatmaya devam etmek zorundayız.   Sadece bu mu? Elbette hayır.   Giderek kapsam ve yöntem değiştiren KKİ sorunlarınıdaistihdam sorununudafakülte sorununudaeczane dışına çıkan ürünleride kamuda ve özel sektörde 2. Sınıf vatandaş muamelesi gören meslektaşlarımızın durumunu da…  2025 itibariyle 28 yıllık meslek hayatımdasükûnetiçinde geçirdiğimiz bir dönem hatırlamıyorum, ama şunu çok iyi biliyorum:  Ne olursa olsun her zaman dik durmak, yılmamak, umutsuz olmamak ve yan yana durmak bizim için tek çıkar yol…  Az önce vefat ettiği haberini üzüntüyle aldığım, büyük sanatçı Edip Akbayram’ın dediği gibi:  “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler...”     Hepinizi saygıyla selamlıyorum.