Çerez Ayarları

Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.

Analitik Çerezler

Kişisel Veri Saklama ve İmha Politikası


Bu işlem birkaç saniye sürebilir lütfen bekleyiniz.

İSTANBUL ECZACI ODASI YÖNETİM KURULUNA SUÇ DUYURUSU

İSTANBUL ECZACI ODASI YÖNETİM KURULUNA SUÇ DUYURUSU

Eczacıların 15-16 Ocak 2002 tarihinde gerçekleştirdikleri hak arama eylemine “İstanbul Çevre Konseyi” adlı kuruluştan suç duyurusu...

Türkiye’deki tüm eczacıların 15-16 Ocak tarihinde mesleki hak arama amacıyla yaptıkları iki günlük kepenk kapatma eylemi nedeniyle odamız yönetimi hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu.

Kendilerini İstanbul Çevre Konseyi olarak tanımlayan ve konseyin hem avukatlığını hem de genel sekreterliğini yürüten Av. Tunay GÜRSEL tarafından kaleme alınan suç duyurusu metninde; “İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kaplan’ın 14 Ocak 2002 tarihinde TGRT televizyonunda yaptığı konuşma, 15 Ocak 2002 tarihinde HABERTÜRK vb. T.V.lerde yaptığı konuşmaları ile 15-16 Ocak tarihlerinde eczaneleri kapatmak suretiyle eczacıları suça teşvik ederek anayasamızın 56 maddesi ile 6197 sayılı eczacılar ve eczaneler ile ilgili yasa ve yönetmelikleri, ayrıca, Dernekler yasası ile toplantı ve Gösteri Yasalarını ihlal etmişlerdir” denildi.

Söz konusu suç duyurusu ile ilgili Yönetim Kurulumuz üyeleri bugün Şişli Cumhuriyet Savcılığına ifade verdiler. Yönetim Kurulumuzun savcılığa verdiği ifadeyi kısaltarak yayınlıyoruz.

Yönetim Kurulumuza suç isnat edilen dosyada Yönetim Kurulumuzla ilgili tek bir suçlayıcı belge yok iken ve ortada yasalarımıza göre de bir suç bulunmaz iken, kim olduğunu ve ne maksatla yaptığını bilmediğimiz fakat mutlaka ve mutlaka kötü niyetle yaptığı, en azından suç işleyerek eczacıları kepenk kapatma yoluna iten Sağlık Bakanını koruma amacı ile hareket ettiği anlaşılan kişinin suçlaması ile ifade vermeye çağrılmamızı üzüntüyle karşıladık.

Aşağıda yapacağımız açıklamalar, tarafımıza yapılan haksızlığın boyutlarını gözler önüne serecektir.

Şöyle ki:

  1. Yönetim Kurulumuzun Suçlanabilmesi için, Yönetim Kurulunun iddia edildiği gibi Eczanelerin kepenk kapatması ile ilgili bir karar alması gerekmektedir. Öncelikle böyle bir karar bulunmadığını belirtmek isteriz.
  2. Hiçbir kuruluş, aldığı bir kararla üyelerini % 100’e yakın bir katılımla bir uygulamaya sokma gücünde değildir. Fakat yalnız İstanbul’da değil tüm Türkiye’de Sağlık Bakanı’na karşın yapılan protesto % 100’e yakın olmuştur. Aşağıda bunun nedenlerini arz edeceğiz.

    Şöyle ki:
     

    1. İthal ilaca % 135 zam yapan Sağlık Bakanı Osman Durmuş, yetkisi ve selahiyeti olmamasına rağmen, eczacıların mülkiyetine geçmiş ilaçlarda % 10 indirim kararı vererek bunu tüm kuruluşlara bildirmiştir. İşte eczacıların protestosu bu nedenle yapılmıştır. Bu büyük haksızlığın neden olduğu protestoya kendi partisinden olan eczacılar da katılmıştır.
    2. Eczacıların protestosuna neden olan Bakanın yetkisi dışında yaptığı yasa dışı uygulamayı açıkladığımızda, durum daha da açıklığa kavuşacaktır.Bakanlığın ilaç fiyatı tespit etme yetkisi bulunmamaktadır. Bakanlığın tek yetkisi yalnızca ilaç piyasaya çıkartılmadan önce kendisine bildirilen ilacın fiyatına karşı 10 iş günü içinde itiraz edebilmesidir.
    3. Bakanlık 1 yıl içinde ithal ilaçlara % 135, yerli ilaçlara da % 98 (enflasyonun 2 kat üzerinde) zam yapmıştır. Öbür yandan, halka ilacı ucuzlatıyorum intibaını vermek için, 20 yıldır uygulanan % 10 iskonto değerlendirmesini, bu iskontonun Kararnamede olmadığını belirterek kaldırması ve bununla yetinmeyerek eczanelerdeki ilaçların fiyatlarını da % 10 düşürmesi eczacı açısından başka bir haksızlığa da beraberinde getirmiştir. Eczanelerdeki tüm ilaçlarda % 10 fiyat indirme kararı, eczacıların mülkiyet haklarına karşı yapılan hukuk dışı bir saldırı olmaktadır.
  3. Yukarıda belirttiğimiz, eczacılara karşı bakan tarafından yapılan yasa dışı hatta suç kapsamında yapılan uygulama, zaten sattıkları ilaçların paralarını kurumlardan da zamanında alamayarak ekonomik kriz içine giren ve kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan eczacıların Türkiye çapında protestosuna neden olmuştur. Bu protesto yasa bakımından da suç değildir.

Şöyle ki:

Eczacılar 6197 sayılı Türk Eczacılar Birliği Yasası’na tabidirler. Nöbetçi eczaneler hariç, yasanın cezalarla ilgili bölümündeki 45. maddesi, Eczanelerin mazeretsiz olarak 30 gün kapalı tutulmasını yasaklamış ceza olarak da 50 ile 500 T.L. arasında ağır para cezası tespit etmiştir. Daha az kapalı tutulması konusunda her hangi bir ceza uygulaması bulunmamaktadır.

Protesto sırasında, nöbetçi eczaneler açık tutulmuş ve oda yönetimi nöbetçi eczanelerin yanında daha fazla eczanenin açık olması için uğraş vermiştir.

Sonuç olarak; yapılan protesto, Sağlık Bakanının eczacıların haklarına hukuk dışı tecavüz etmesinin neticesinde oluşan tepki nedeniyle tüm Türkiye’de meydana gelmiştir. Nöbetçi eczaneler halka hizmet verirken odamızın tutumu da nöbetçi eczanelerin sayısını arttırmak doğrultusunda olmuştur.

Kaldı ki, yapılan protesto yasal olarak suç değildir Bu nedenle hiçbir eczacı hakkında dava açılmamıştır. Hakkımızda yapılan suç duyurusu, kasıtlıdır ve aynı zamanda hukuka da aykırıdır.

Suç duyurusu ile ilgili gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz.

İSTANBUL ECZACI ODASI YÖNETİM KURULUNA SUÇ DUYURUSU. İSTANBUL ECZACI ODASI YÖNETİM KURULUNA SUÇ DUYURUSU Eczacıların 15-16 Ocak 2002 tarihinde gerçekleştirdikleri hak arama eylemine “İstanbul Çevre Konseyi” adlı kuruluştan suç duyurusu... Türkiye’deki tüm eczacıların 15-16 Ocak tarihinde mesleki hak arama amacıyla yaptıkları iki günlük kepenk kapatma eylemi nedeniyle odamız yönetimi hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu. Kendilerini İstanbul Çevre Konseyi olarak tanımlayan ve konseyin hem avukatlığını hem de genel sekreterliğini yürüten Av. Tunay GÜRSEL tarafından kaleme alınan suç duyurusu metninde; “İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kaplan’ın 14 Ocak 2002 tarihinde TGRT televizyonunda yaptığı konuşma, 15 Ocak 2002 tarihinde HABERTÜRK vb. T.V.lerde yaptığı konuşmaları ile 15-16 Ocak tarihlerinde eczaneleri kapatmak suretiyle eczacıları suça teşvik ederek anayasamızın 56 maddesi ile 6197 sayılı eczacılar ve eczaneler ile ilgili yasa ve yönetmelikleri, ayrıca, Dernekler yasası ile toplantı ve Gösteri Yasalarını ihlal etmişlerdir” denildi. Söz konusu suç duyurusu ile ilgili Yönetim Kurulumuz üyeleri bugün Şişli Cumhuriyet Savcılığına ifade verdiler. Yönetim Kurulumuzun savcılığa verdiği ifadeyi kısaltarak yayınlıyoruz. Yönetim Kurulumuza suç isnat edilen dosyada Yönetim Kurulumuzla ilgili tek bir suçlayıcı belge yok iken ve ortada yasalarımıza göre de bir suç bulunmaz iken, kim olduğunu ve ne maksatla yaptığını bilmediğimiz fakat mutlaka ve mutlaka kötü niyetle yaptığı, en azından suç işleyerek eczacıları kepenk kapatma yoluna iten Sağlık Bakanını koruma amacı ile hareket ettiği anlaşılan kişinin suçlaması ile ifade vermeye çağrılmamızı üzüntüyle karşıladık. Aşağıda yapacağımız açıklamalar, tarafımıza yapılan haksızlığın boyutlarını gözler önüne serecektir. Şöyle ki: Yönetim Kurulumuzun Suçlanabilmesi için, Yönetim Kurulunun iddia edildiği gibi Eczanelerin kepenk kapatması ile ilgili bir karar alması gerekmektedir. Öncelikle böyle bir karar bulunmadığını belirtmek isteriz. Hiçbir kuruluş, aldığı bir kararla üyelerini % 100’e yakın bir katılımla bir uygulamaya sokma gücünde değildir. Fakat yalnız İstanbul’da değil tüm Türkiye’de Sağlık Bakanı’na karşın yapılan protesto % 100’e yakın olmuştur. Aşağıda bunun nedenlerini arz edeceğiz. Şöyle ki: İthal ilaca % 135 zam yapan Sağlık Bakanı Osman Durmuş, yetkisi ve selahiyeti olmamasına rağmen, eczacıların mülkiyetine geçmiş ilaçlarda % 10 indirim kararı vererek bunu tüm kuruluşlara bildirmiştir. İşte eczacıların protestosu bu nedenle yapılmıştır. Bu büyük haksızlığın neden olduğu protestoya kendi partisinden olan eczacılar da katılmıştır. Eczacıların protestosuna neden olan Bakanın yetkisi dışında yaptığı yasa dışı uygulamayı açıkladığımızda, durum daha da açıklığa kavuşacaktır.Bakanlığın ilaç fiyatı tespit etme yetkisi bulunmamaktadır. Bakanlığın tek yetkisi yalnızca ilaç piyasaya çıkartılmadan önce kendisine bildirilen ilacın fiyatına karşı 10 iş günü içinde itiraz edebilmesidir. Bakanlık 1 yıl içinde ithal ilaçlara % 135, yerli ilaçlara da % 98 (enflasyonun 2 kat üzerinde) zam yapmıştır. Öbür yandan, halka ilacı ucuzlatıyorum intibaını vermek için, 20 yıldır uygulanan % 10 iskonto değerlendirmesini, bu iskontonun Kararnamede olmadığını belirterek kaldırması ve bununla yetinmeyerek eczanelerdeki ilaçların fiyatlarını da % 10 düşürmesi eczacı açısından başka bir haksızlığa da beraberinde getirmiştir. Eczanelerdeki tüm ilaçlarda % 10 fiyat indirme kararı, eczacıların mülkiyet haklarına karşı yapılan hukuk dışı bir saldırı olmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz, eczacılara karşı bakan tarafından yapılan yasa dışı hatta suç kapsamında yapılan uygulama, zaten sattıkları ilaçların paralarını kurumlardan da zamanında alamayarak ekonomik kriz içine giren ve kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan eczacıların Türkiye çapında protestosuna neden olmuştur. Bu protesto yasa bakımından da suç değildir. Şöyle ki: Eczacılar 6197 sayılı Türk Eczacılar Birliği Yasası’na tabidirler. Nöbetçi eczaneler hariç, yasanın cezalarla ilgili bölümündeki 45. maddesi, Eczanelerin mazeretsiz olarak 30 gün kapalı tutulmasını yasaklamış ceza olarak da 50 ile 500 T.L. arasında ağır para cezası tespit etmiştir. Daha az kapalı tutulması konusunda her hangi bir ceza uygulaması bulunmamaktadır. Protesto sırasında, nöbetçi eczaneler açık tutulmuş ve oda yönetimi nöbetçi eczanelerin yanında daha fazla eczanenin açık olması için uğraş vermiştir. Sonuç olarak; yapılan protesto, Sağlık Bakanının eczacıların haklarına hukuk dışı tecavüz etmesinin neticesinde oluşan tepki nedeniyle tüm Türkiye’de meydana gelmiştir. Nöbetçi eczaneler halka hizmet verirken odamızın tutumu da nöbetçi eczanelerin sayısını arttırmak doğrultusunda olmuştur. Kaldı ki, yapılan protesto yasal olarak suç değildir Bu nedenle hiçbir eczacı hakkında dava açılmamıştır. Hakkımızda yapılan suç duyurusu, kasıtlıdır ve aynı zamanda hukuka da aykırıdır. Suç duyurusu ile ilgili gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz.