Çerez Ayarları

Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.

Analitik Çerezler

Kişisel Veri Saklama ve İmha Politikası


Bu işlem birkaç saniye sürebilir lütfen bekleyiniz.

TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ NEYİ AMAÇLIYOR?

01.07.2008: Eczacıların görüşme masasından kazanımla kalktıkları son tarih

 

04.12.2009: Eczacıların ekonomik ve mesleki hakları için eylem yaptıkları son tarih

 

Ocak 2010 - Kasım 2010: Teslimiyet Süreci

 

AKP hükümeti tarafından uygulamaya konulmuş olan Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle eczanelerimiz son 5 yıldır sürekli kan kaybederken, mesleğimiz de tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor. Her geçen gün kapanan eczane sayısı artıyor.

 

İstanbul'da 97 eczane aylık 5.000 TL ve altında, 111 eczane aylık 10.000TL ve altında, 142 eczane aylık 15.000 TL ve altında, 478 eczane aylık 25.000 TL ve altında, 966 eczane ise 40.000 TL ve altında ciroyla ayakta durmaya çalışıyor. Yaklaşık 2 bin eczane yaşam savaşı veriyor. Türk Eczacıları Birliği tarafından daha bir yıl önce verilmiş sözler (ticari iskontoların geri alınması, fiyat düşüşleri nedeniyle oluşan raf zararlarının telafisi, kamu kurum iskontoları yükünün üzerimizden kaldırılması, meslek hakkı alınması, eczane kâr oranlarının artırılması) bugün unutulmuş durumda. Merkez Heyeti yöneticileri bir yandan durumlarından şikayetçi olmadıklarını iddia ettikleri 32 bini aşkın eczacı için gelecek hayali kurmakla zaman tüketirken, diğer yandan yaklaşan genel seçimde "kendimizi nasıl milletvekili adayı yaparız" uğraşı içerisindeler.

 

Oysa önümüzdeki süreçte yapılacak düzenlemelerin eczane ekonomilerinde telafisi zor olan yeni kayıplar yaratması ve daha da önemlisi eczacılık mesleğinin geleceğini tehlikeye atacak uygulamaların önünü açması bu teslimiyet süreci devam ederse kaçınılmaz olacak.

 

Önümüzdeki günlerde yeni bir ilaç düşüşü ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz görünüyor. AKP hükümetinin global bütçe uygulaması kapsamında 2010 yılı ilaç giderleri için ödemeyi öngördüğü tutar olan 14,9 milyar TL daha şimdiden 1 milyar TL aşılmış durumda. Bu gelişme karşısında ilgili Bakanlık yetkilileri yeni tasarruf tedbirleri paketini ilaç sanayicilerinin önüne koydular. Hükümet ilaç sanayicilerinden %11 olan kamu kurum iskontolarının  %15'e, eşdeğer ilaçlar için uygulanan bandın %55'e, 20 yılı doldurmuş ilaçlar için uygulanan iskontonun %25'e çekilmesini talep etti. Hükümet ilaç fiyatlarında uygulanacak bu yeni oranlar ile 1,6 milyar TL tasarruf etmeyi amaçlıyor. İlaç sanayicileri, hükümetin bu talebi karşısında ilaç fiyatlarında 8 Aralık tarihinde fiyat belirlemede baz alınan referans ülkelerle ilgili yapılacak yeni düzenleme nedeniyle ciddi bir düşüş yaşanacağını, bu nedenle hükümetin taleplerinin 8 Aralık'tan sonra oluşacak fiyat düşüşlerinin yaratacağı tasarruf tutarı görüldükten sonra değerlendirilmesinin uygun olacağını savunuyorlar.

 

Görülüyor ki AKP hükümeti ilaç sanayisi ile hangi koşulda uzlaşırsa uzlaşsın, yakında çok ciddi ilaç fiyat düşüşleri ile karşı karşıya kalacağız.

 

Acaba Türk Eczacıları Birliği yönetiminin bu düşüşten eczane ekonomilerinin zarar görmesini önlemek için öngördüğü bir çözümü var mı?

Fiyat düşüşlerinin faturasını bugüne kadar olduğu gibi yine biz mi ödeyeceğiz?

 

Ülkemiz yeni bir genel seçime gitmektedir. Haziran 2011'de genel seçim yapılacaktır. Bu süreçte üç kritik gündem bizi beklemektedir.

  1. Reçetesiz ilaç reklamını serbest bırakacak RTÜK Yasa Tasarısı, Meclis'e gönderilmiştir.
  2. 2010 yılı İlaç Alım Sözleşmesi taslağı SGK tarafından Türk Eczacıları Birliği'ne yollanmıştır.
  3. 6197 Sayılı Yasada değişiklik yapacak taslağın bir ya da iki maddesinin bir torba yasa içerisinde meclisten geçirilmesi önerilmiştir.  

Reçetesiz ilaçlarda reklamı serbest bırakacak olan RTÜK Yasası Tasarısı, Adana Bölgelerarası Toplantısının başladığı gün Anayasa Komisyonundan geçerek TBMM'ye gönderilmiştir. Önümüzdeki süreçte reçetesiz ilaçların eczane dışına çıkarılmasının ilk adımı olan bu taslak yasalaştığı takdirde halk sağlığı ciddi risk altına girecektir. Bugüne kadar reçeteli ve reçetesiz her türlü ilacın reklamına karşı çıkan ve başarılı olan bizler bu tasarının Meclis gündemine gelmesini önlemek için güçlü, ses getirecek ve halkın desteğini de alacak bir mücadeleyi bugünden başlatmalıyız. Milletvekillerine mektup yazmaktan daha ciddi eylemlerin zamanı gelmiştir ve geçmektedir.

 

Türk Eczacıları Birliği'nin RTÜK Yasa Tasarısı ile ilgili bir eylem planı var mıdır?  Varsa ne zaman açıklayacaktır?

 

Sosyal Güvenlik Kurumu ısrarla yeni bir sözleşme yapmayı istemektedir. Çünkü bugün yürürlükte olan ve süresinin dolmasına bir yıldan fazla bir süre olan 2009 yılı Sözleşmesinde kurumun bugünkü uygulamaları ile çelişen ve yeniden düzenlenmesi gereken maddeler bulunmaktadır.  Ayrıca Kurumun yeni taleplerini sözleşmeye koymak için bir yıldır ısrarla Türk Eczacıları Birliği üzerinde baskı oluşturulmaktadır. SGK yetkilileri AKP hükümeti için son derece önemli bir seçim öncesinde kavgasız gürültüsüz istekleri doğrultusunda yeni bir sözleşmeyi Türk Eczacıları Birliği'ne imzalatmak istemektedirler. SGK yeni bir kölelik sözleşmesi peşindedir.

 

Oysa genel seçim süreçleri iktidar partilerinin ellerinin en zayıf olduğu dönemlerdir. Bu dönemlere rastlayan sözleşmeler bizler açısından hep yeni kazanımlar getirmiştir. Türk Eczacıları Birliği yeni bir sözleşme imzalamak istiyorsa bunun için kamu kurum iskontolarının üzerimizden kaldırılması, fiyat düşüşleri nedeniyle oluşan raf zararlarımızın ilaç sanayisi tarafından karşılanmasının garanti altına alınması, reçete başına meslek hakkı verilmesi gibi temel çözüm önerilerimizi bu dönemde olmazsa olmaz şartlar olarak pazarlık masasında hükümetin önüne koymalıdır. TEB yöneticileri böyle bir süreci göze alamıyorlarsa bizlere yeni sorunlar getirecek bir sözleşmeyi görüşmeyi reddetmelidirler.

 

Türk Eczacıları Birliği son bir yıldır uyguladığı politika nedeniyle yeni bir sözleşme görüşmesi öncesinde eczacı tabanına güven verememektedir. Bu nedenle Türk Eczacıları Birliği'ne gönderilmiş olan sözleşme taslağı bir an önce eczacı kamuoyuna açıklanmalıdır.

 

Eğer önümüzdeki süreçte bir sözleşme imzalanacaksa bu sözleşme SGK'nın dayatıp Türk Eczacıları Birliği'nin kabul ettiği bir sözleşme değil, bu hizmetin gerçek sahibi olan 24 bin eczacının onay verdiği bir sözleşme olmak zorundadır.

 

Bugün eczacı örgütünün yıllarca süren tartışma ve çalışmaları sonucunda hazırladığı; değiştirilmesini önlemek için yeri geldiğinde kar kış demeden miting düzenleyip alanları doldurduğu 6197 sayılı yasa taslağı halen Başbakanlıkta beklemektedir. Eğer hükümet bu taslağın tek kelimesine bile dokundurtmadan Meclis'ten geçirebiliyorsa durmasın, yasalaştırsın. Eğer yasamızın sadece bir iki maddesi bir torba yasa içerisinde geçirilecekse bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Torba yasaların içerisinden ne çıkacağını önceden öngörmek mümkün değildir. Siyasi irade bu konuda ısrarlı olursa tavrımız açıktır. Yasamızın değişmesini bugüne kadar bekledik, gerekirse daha da bekleriz.

 

Türk Eczacıları Birliği 6197 sayılı yasamızın bir veya iki maddesini pazarlık konusu yapmamalı, hazırladığımız taslağın tümünün yasalaşması için mücadele etmelidir.


ECZACILIK MESLEĞİNİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRECEK YENİ BİR SÜREÇ BAŞLAMIŞTIR. TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ'NİN GELECEĞİMİZİN MESLEKTAŞLARIMIZIN BEKLENTİLERİ DOĞRULTUSUNDA ŞEKİLLENMESİNİ SAĞLAMAK İÇİN ÖNÜNDE TEK SEÇENEĞİ VARDIR. O SEÇENEK DE;


"TESLİMİYET SÜRECİNİ SONA ERDİRMEKTİR!"

 

İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu

TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ NEYİ AMAÇLIYOR?. 01.07.2008: Eczacıların görüşme masasından kazanımla kalktıkları son tarih 04.12.2009: Eczacıların ekonomik ve mesleki hakları için eylem yaptıkları son tarih Ocak 2010 - Kasım 2010: Teslimiyet Süreci AKP hükümeti tarafından uygulamaya konulmuş olan Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle eczanelerimiz son 5 yıldır sürekli kan kaybederken, mesleğimiz de tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor. Her geçen gün kapanan eczane sayısı artıyor. İstanbul'da 97 eczane aylık 5.000 TL ve altında, 111 eczane aylık 10.000TL ve altında, 142 eczane aylık 15.000 TL ve altında, 478 eczane aylık 25.000 TL ve altında, 966 eczane ise 40.000 TL ve altında ciroyla ayakta durmaya çalışıyor. Yaklaşık 2 bin eczane yaşam savaşı veriyor. Türk Eczacıları Birliği tarafından daha bir yıl önce verilmiş sözler (ticari iskontoların geri alınması, fiyat düşüşleri nedeniyle oluşan raf zararlarının telafisi, kamu kurum iskontoları yükünün üzerimizden kaldırılması, meslek hakkı alınması, eczane kâr oranlarının artırılması) bugün unutulmuş durumda. Merkez Heyeti yöneticileri bir yandan durumlarından şikayetçi olmadıklarını iddia ettikleri 32 bini aşkın eczacı için gelecek hayali kurmakla zaman tüketirken, diğer yandan yaklaşan genel seçimde "kendimizi nasıl milletvekili adayı yaparız" uğraşı içerisindeler. Oysa önümüzdeki süreçte yapılacak düzenlemelerin eczane ekonomilerinde telafisi zor olan yeni kayıplar yaratması ve daha da önemlisi eczacılık mesleğinin geleceğini tehlikeye atacak uygulamaların önünü açması bu teslimiyet süreci devam ederse kaçınılmaz olacak. Önümüzdeki günlerde yeni bir ilaç düşüşü ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz görünüyor. AKP hükümetinin global bütçe uygulaması kapsamında 2010 yılı ilaç giderleri için ödemeyi öngördüğü tutar olan 14,9 milyar TL daha şimdiden 1 milyar TL aşılmış durumda. Bu gelişme karşısında ilgili Bakanlık yetkilileri yeni tasarruf tedbirleri paketini ilaç sanayicilerinin önüne koydular. Hükümet ilaç sanayicilerinden %11 olan kamu kurum iskontolarının %15'e, eşdeğer ilaçlar için uygulanan bandın %55'e, 20 yılı doldurmuş ilaçlar için uygulanan iskontonun %25'e çekilmesini talep etti. Hükümet ilaç fiyatlarında uygulanacak bu yeni oranlar ile 1,6 milyar TL tasarruf etmeyi amaçlıyor. İlaç sanayicileri, hükümetin bu talebi karşısında ilaç fiyatlarında 8 Aralık tarihinde fiyat belirlemede baz alınan referans ülkelerle ilgili yapılacak yeni düzenleme nedeniyle ciddi bir düşüş yaşanacağını, bu nedenle hükümetin taleplerinin 8 Aralık'tan sonra oluşacak fiyat düşüşlerinin yaratacağı tasarruf tutarı görüldükten sonra değerlendirilmesinin uygun olacağını savunuyorlar. Görülüyor ki AKP hükümeti ilaç sanayisi ile hangi koşulda uzlaşırsa uzlaşsın, yakında çok ciddi ilaç fiyat düşüşleri ile karşı karşıya kalacağız. Acaba Türk Eczacıları Birliği yönetiminin bu düşüşten eczane ekonomilerinin zarar görmesini önlemek için öngördüğü bir çözümü var mı? Fiyat düşüşlerinin faturasını bugüne kadar olduğu gibi yine biz mi ödeyeceğiz? Ülkemiz yeni bir genel seçime gitmektedir. Haziran 2011'de genel seçim yapılacaktır. Bu süreçte üç kritik gündem bizi beklemektedir. Reçetesiz ilaç reklamını serbest bırakacak RTÜK Yasa Tasarısı, Meclis'e gönderilmiştir. 2010 yılı İlaç Alım Sözleşmesi taslağı SGK tarafından Türk Eczacıları Birliği'ne yollanmıştır. 6197 Sayılı Yasada değişiklik yapacak taslağın bir ya da iki maddesinin bir torba yasa içerisinde meclisten geçirilmesi önerilmiştir. Reçetesiz ilaçlarda reklamı serbest bırakacak olan RTÜK Yasası Tasarısı, Adana Bölgelerarası Toplantısının başladığı gün Anayasa Komisyonundan geçerek TBMM'ye gönderilmiştir. Önümüzdeki süreçte reçetesiz ilaçların eczane dışına çıkarılmasının ilk adımı olan bu taslak yasalaştığı takdirde halk sağlığı ciddi risk altına girecektir. Bugüne kadar reçeteli ve reçetesiz her türlü ilacın reklamına karşı çıkan ve başarılı olan bizler bu tasarının Meclis gündemine gelmesini önlemek için güçlü, ses getirecek ve halkın desteğini de alacak bir mücadeleyi bugünden başlatmalıyız. Milletvekillerine mektup yazmaktan daha ciddi eylemlerin zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Türk Eczacıları Birliği'nin RTÜK Yasa Tasarısı ile ilgili bir eylem planı var mıdır? Varsa ne zaman açıklayacaktır? Sosyal Güvenlik Kurumu ısrarla yeni bir sözleşme yapmayı istemektedir. Çünkü bugün yürürlükte olan ve süresinin dolmasına bir yıldan fazla bir süre olan 2009 yılı Sözleşmesinde kurumun bugünkü uygulamaları ile çelişen ve yeniden düzenlenmesi gereken maddeler bulunmaktadır. Ayrıca Kurumun yeni taleplerini sözleşmeye koymak için bir yıldır ısrarla Türk Eczacıları Birliği üzerinde baskı oluşturulmaktadır. SGK yetkilileri AKP hükümeti için son derece önemli bir seçim öncesinde kavgasız gürültüsüz istekleri doğrultusunda yeni bir sözleşmeyi Türk Eczacıları Birliği'ne imzalatmak istemektedirler. SGK yeni bir kölelik sözleşmesi peşindedir. Oysa genel seçim süreçleri iktidar partilerinin ellerinin en zayıf olduğu dönemlerdir. Bu dönemlere rastlayan sözleşmeler bizler açısından hep yeni kazanımlar getirmiştir. Türk Eczacıları Birliği yeni bir sözleşme imzalamak istiyorsa bunun için kamu kurum iskontolarının üzerimizden kaldırılması, fiyat düşüşleri nedeniyle oluşan raf zararlarımızın ilaç sanayisi tarafından karşılanmasının garanti altına alınması, reçete başına meslek hakkı verilmesi gibi temel çözüm önerilerimizi bu dönemde olmazsa olmaz şartlar olarak pazarlık masasında hükümetin önüne koymalıdır. TEB yöneticileri böyle bir süreci göze alamıyorlarsa bizlere yeni sorunlar getirecek bir sözleşmeyi görüşmeyi reddetmelidirler. Türk Eczacıları Birliği son bir yıldır uyguladığı politika nedeniyle yeni bir sözleşme görüşmesi öncesinde eczacı tabanına güven verememektedir. Bu nedenle Türk Eczacıları Birliği'ne gönderilmiş olan sözleşme taslağı bir an önce eczacı kamuoyuna açıklanmalıdır. Eğer önümüzdeki süreçte bir sözleşme imzalanacaksa bu sözleşme SGK'nın dayatıp Türk Eczacıları Birliği'nin kabul ettiği bir sözleşme değil, bu hizmetin gerçek sahibi olan 24 bin eczacının onay verdiği bir sözleşme olmak zorundadır. Bugün eczacı örgütünün yıllarca süren tartışma ve çalışmaları sonucunda hazırladığı; değiştirilmesini önlemek için yeri geldiğinde kar kış demeden miting düzenleyip alanları doldurduğu 6197 sayılı yasa taslağı halen Başbakanlıkta beklemektedir. Eğer hükümet bu taslağın tek kelimesine bile dokundurtmadan Meclis'ten geçirebiliyorsa durmasın, yasalaştırsın. Eğer yasamızın sadece bir iki maddesi bir torba yasa içerisinde geçirilecekse bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Torba yasaların içerisinden ne çıkacağını önceden öngörmek mümkün değildir. Siyasi irade bu konuda ısrarlı olursa tavrımız açıktır. Yasamızın değişmesini bugüne kadar bekledik, gerekirse daha da bekleriz. Türk Eczacıları Birliği 6197 sayılı yasamızın bir veya iki maddesini pazarlık konusu yapmamalı, hazırladığımız taslağın tümünün yasalaşması için mücadele etmelidir. ECZACILIK MESLEĞİNİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRECEK YENİ BİR SÜREÇ BAŞLAMIŞTIR. TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ'NİN GELECEĞİMİZİN MESLEKTAŞLARIMIZIN BEKLENTİLERİ DOĞRULTUSUNDA ŞEKİLLENMESİNİ SAĞLAMAK İÇİN ÖNÜNDE TEK SEÇENEĞİ VARDIR. O SEÇENEK DE; "TESLİMİYET SÜRECİNİ SONA ERDİRMEKTİR!" İstanbul Eczacı OdasıYönetim Kurulu