Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.
    DİĞER Kayıt Tarihi: 22.10.2001 / 00:01 Görüntüleme: 2625
 21.10.2001 tarihli Hürriyet Gazetesinde Ali Atıf Bir imzasıyla
çıkan köşe yazısı, Yönetim Kurulumuz tarafından değerlendirilmiştir. 
Yazı içerik olarak ve üslup olarak eczacılık mesleğine ve onun yasal temsilcilerine saldırı niteliğindedir. İleri sürülen düşünceler ve ithamlar ise bilimsel olmaktan çok uzaktır. Dahası; sağlık sistemimiz, ilaç sektörü ve toplumsal yapımızla ilgili olarak ilaç ve eczacılık hizmetinin insanlara sunuluşundaki gerçekler konusunda tamamen bilgisiz bir kafanın ürünüdür.
            İlacın
reklamının yapılarak satılmak istenmesi; dönem dönem büyük medya tekelleri
tarafından gündeme getirilmektedir. (Geçmişte Sn. Ahmet Özal’da Tv sahibi
olduğu dönemde bu girişimde bulunmuştu) Bu çevrelerin amaçları da çok açıktır.
Televizyonlarından İlaç reklamı yayını yapmak suretiyle çıkar elde etmek ve
ilacın üzerinden para kazanmaktır. 
            Bu
talepleri ile ilgili her girişimlerinde de, eczacılara ve eczacılık mesleğine
saldırma taktiğini uygulamışlardır.
            Yazıda
ileri sürülen ilaçlar konusundaki en temel bilgisizlik ilacın üstündeki fiyatı
Sağlık Bakanlığının belirli bir sistem ile belirlediği gerçeğidir. O sistem,
ilaç yasasına dayalı kararname ile 1984 yılında son halini almıştır. İlaç
fiyatı oluşumundaki eczacının payı yasalarla belirlenmiştir ve % 25’tir.
İthal ilaçtaki
karlılığımızda Sayın Sağlık Bakanının son girişimiyle % 16,6 ‘ya (Nisan 2001)
indirilmiştir, ve bu ithal ilaçlar raflarımızdaki ilaçların % 30’unu
oluşturmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde güçlü bir lobimiz olsaydı
(iddia edildiği gibi ) eczacı bu haksızlığa uğramazdı. 
                        Yazıda önerildiği gibi ilaçları
Pazar malı  gibi açık indirimle
satabilmek olası değildir. Böyle bir keyfi indirim, 6643 sayılı eczacılık
yasasına göre de suç oluşturur.
            İnsan
sağlığını iyileştirmek için sunulan ilaçların her biri bilinçsiz
kullanıldığında aynı zamanda birer zehirli madde niteliğinde insan hayatını
tehdit edebilir. Avrupa da (Fransa) yapılan bir çalışma sonuçlarına göre;
zehirlenme nedeniyle hastanelere yapılan başvuruların yarısı yanlış ilaç
kullanılması nedeniyle olduğu rapor edilmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde
ilacın Tv de reklamla satıldığını söylemek büyük saptırmadır. Çok sınırlı
sayıda  ülkelerde hijyenik maddeler, diş
macunları ve doz olarak ilaç olma düzeyinin çok altında etken madde bulunduran
bazı OTC ürünleridir.
            Türkiye’de
ilaçta  reklamı serbest bırakma girişimi
1996 yılında Odamızca İdare Mahkemesine başvurularak Halk sağlığını tehdit
edebileceği gerekçesiyle Yargı yoluyla durdurulmuştur.
            Görmezlikten
gelinen bir başka gerçek, ilacın reklamı yapıldığı anda o reklam giderleri
ilacın fiyatının üzerine konulacak olmasıdır. İlaçların pahalı olması nedeniyle
alınamıyor olması en fazla eczacıyı rahatsız etmektedir. Bu nedenle eczacı
ilacı hastaya sunamamak gibi mesleki anlamda görevini yerine getirememe durumu
ile karşı karşıyadır. 
            Bir
eczaneye girdiğinizde reçeteye yazılan ilacın ucuz olanını, talep ettiğiniz
anda size en ucuz  jenerik ilacın hemen
verildiğini göreceksiniz. Sözü geçen yazıda bu gerçek de kasıtlı bir şekilde
tersyüz edilmiştir.
            Sonuç
olarak; Gazeteniz de çıkan yazı meslek üyelerimizi üzmüştür. Tepkilere neden
olmuştur. Yönetim Kurulumuz tarafından mesleğimize yapılan haksız bir saldırı
olarak kabul edilmiştir.
            Gereğinin
yapılacağı umuduyla, saygılarımızı sunarız.
01.11.2025 / 12:33 1346
31.10.2025 / 12:55 1329
31.10.2025 / 13:02 604
02.11.2025 / 10:38 458