Çerez Ayarları

Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.

Analitik Çerezler

Kişisel Veri Saklama ve İmha Politikası


Bu işlem birkaç saniye sürebilir lütfen bekleyiniz.

İSTANBUL ECZACI ODASI YÖNETİM KURULU’NDAN AÇIKLAMA

Değerli meslektaşlarımız,

 

İki yıllık çalışma dönemimizin başında gerçekleştireceğimizi duyurduğumuz kimi faaliyetleri başarıyla hayata geçirdik, kimi faaliyetleri ise hayata geçirmekte çeşitli nedenlerle başarısız olduk.

 

Dönemin sonuna yaklaşırken hayata geçirebildiğimiz ve geçiremediğimiz faaliyetlerin bir listesini çıkardık. Bu listeyi sizlerle paylaşmayı bir görev bildik ve aşağıda bilginize sunuyoruz.

 

Bu çalışmalarımızda yanımızda olan, destek veren, emek ve katkı sunan tüm meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliriz.

 

Yeni dönemde de Odamızın çalışmalarına katkı sunmaya devam etmelerini dileriz.

 

Saygılarımızla.

İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu

 

 

 

Ekim 2011 – Eylül 2013

İSTANBUL ECZACI ODASI

 

GERÇEKLEŞTİRDİKLERİMİZ, GERÇEKLEŞTİREMEDİKLERİMİZ…

 

Türk Eczacıları Birliği’nin üretkenlikten uzak, baskıcı ve dayatmacı anlayışına karşın hak arama mücadelemizi sürdürdük

 

İki yıl önce siz değerli meslektaşlarımıza, temel amacımızın Türk Eczacıları Birliği’nde iktidar olan anlayışı değiştirmek olduğunu belirterek yeni çalışma dönemimize başlamıştık. Yapacağımız çalışmaların en başına bunu yerleştirmemizin temel nedeni mesleki sorunlarımızın ancak eczacı tabanının desteğini almış ve üretken bir Türk Eczacıları Birliği yönetimi ile çözülebilecek olmasıydı.

 

Türk Eczacıları Birliği özellikle son dört yıldır iyi yönetilmediği için eczacılar çok ağır bir ekonomik bedel ödemek zorunda kalmışlardır. Bu ağır tablo karşısında İstanbul, Ankara ve İzmir Eczacı Odaları önemli bir adım atarak birlikte hareket etme kararlarını seçim sürecine ve sonrasında bugüne kadar taşıdılar. Son TEB seçimlerinde bu üç odanın önderliğinde oluşan muhalefet hareketi, eczacıların %65’ini temsil ediyor olmasına rağmen, Odaların delege sayılarındaki adaletsiz dağılım nedeniyle iktidar olamadı.

Türk Eczacıları Birliği yönetimi seçimlerden bugüne kadar süren dönemde giderek daha fazla içine kapanarak benmerkezci bir yönetim anlayışı ile hareket etti. İki yıl içerisinde Başkanlar Danışma Kurullarını ve Bölgelerarası Toplantıları sadece bilgilendirme ve aldıkları yanlış kararları deklare etme amaçlı olarak kullandılar. Kesinlikle karşı çıkmamıza rağmen SGK ile imzaladıkları üç-buçuk yıllık protokol bugün kendilerine büyük sorun yaşatıyor. Her yıl Nisan ayı sonuna kadar yenilenmesi gereken Sözleşme dört defa ertelenmesine rağmen halen imzalanmış değil. SGK karşısında ekonomik taleplerimizle ilgili pazarlıklarda elimizi güçlendiren protokol imzalanma süreçleri, yapılan uzun erimli İlaç Alım Protokolü ile pazarlık şansımızı tamamen ortadan kaldırdığı için bir ek protokolü bile imzalayamaz duruma geldik. SGK ise üç-buçuk yıllık anlaşmadan aldığı güçle ek protokol görüşme sürecinde Merkez Heyetine dilediği her değişikliği dayatırken, Merkez Heyetinin talepleri ise görmezden geliniyor.

 

6197 sayılı yasada yapılan değişiklikler, 31 Mayıs 2012’de yürürlüğe girmesine rağmen, yasanın nasıl uygulanacağını belirleyecek yönetmelik aradan neredeyse 16 ay geçmiş olmasına rağmen halen yayımlanmış değil. Türk Eczacıları Birliği’nin sahiplenmeye çalıştığı düzenleme, yasalaşma sürecinde kimseye danışmadığı için ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle uygulanmaya başlanamadığı için neredeyse kadük olacak. İlçe bazında uygulanacak eczane kısıtlaması ve bu kısıtlama başladığında yürürlüğe girecek yerleştirme puanı uygulaması eğer yeterince tartışılabilseydi, eczacı eğitimlerini temel alan farklı çözüm önerileri de gündeme gelebilirdi. Eczacı odalarını muhatap almayarak daha akılcı önerilere kapıları kapayan TEB yönetiminin bu tavrının faturası ne yazık ki yine meslektaşlarımıza çıkacaktır.

 

Stok zararları ve fiyat düşüşleri nedeniyle oluşan ekonomik kayıplarımız için eczacı odalarının görüş ve önerileri dikkate alınmadan, tek taraflı olarak hayata geçirilen uygulamalar, bırakın uğradığımız zararların telafisini bizleri yeni ekonomik kayıplarla karşı karşıya bırakmıştır. Yaşanan sorunların muhatapları olan ilaç sektörü temsilcileri, dağıtım kanalları ve kooperatiflerle görüşerek akılcı çözümler üretmek yerine dayatmalarla sonuç almak isteyen TEB politikası, her alanda olduğu gibi ekonomik sorunların çözümünde de iflas etmiştir.

 

Geçen iki yıllık sürecin sonunda başlangıçta Türk Eczacıları Birliği yönetimine koşulsuz destek veren eczacı odaları bugün yeni bir dönemin eşiğinde tabandan gelen eczacı baskısı karşısında bu tavırlarını yeniden sorgulamak zorunda kalacaklardır. Aksi takdirde aynı tavrı sürdürme kararlığında olan eczacı odalarında bu seçim döneminde yönetim değişiklikleri kaçınılmaz olacaktır.

 

6197 sayılı yasamızda yapılan değişiklikler yürürlüğe girdi, ancak halen uygulanamıyor

 

6197 sayılı yasamız 10 yılı aşkın süredir devam eden çalışmaların ardından TBMM’de tüm siyasi partilerin desteğiyle kabul edildi ve 31 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ancak beklenmeyen ya da öngörülmeyen bir gelişme yaşandı ve yasamıza hayat verecek yönetmelik 6 aylık bir süre içerinde yayımlanması gerekirken bugüne kadar yayımlanmadı.

 

Yönetmeliğin yayımlanamamasının temel nedeni, Türk Eczacıları Birliği’nin bu dönem her konuda uyguladığı ve hiçbir şekilde taviz vermediği dayatmacı tavırdır. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik taslağının TEB Merkez Heyeti’ne gönderilmesinin ardından, görüş ve önerilerimizi paylaşmak adına TEB tarafından düzenlenen her toplantıda sözkonusu taslağı talep ettik. Ancak TEB bu taslağı bize ve diğer eczacı odalarına vermemekte ısrar etti. Dahası bizimle paylaşmadıkları ve dolayısıyla içeriğini bilmediğimiz bu taslak konusunda bizden yazılı görüş talep ettiler! Taslağı bugüne kadar geçen süre içerisinde sadece bir toplantıda slayt gösterisi olarak sayın TEB Genel Sekreterinin sunumuyla “izleme” şansına sahip olduk. Elbette böylesi bir sunumla taslakla ilgili yeterli bilgiyi edinmek mümkün olmadı. İçeriğine hakim olmadığımız taslağa, başta yerleştirme puanında gördüğümüz hatalar olmak üzere, elden geldiğince müdahale ederek, eczacılara sorun yaşatacak olan düzenlemelere yönelik görüşlerimizi kendilerine ilettik ve eczacı kamuoyu ile bunu paylaştık. Ancak gerek yasa taslağının yeterince tartışılmaması gerekse yönetmelik taslağının eczacılardan sır gibi saklanması nedeniyle bugün hâlâ ortada bir yönetmelik yok. Türk Eczacıları Birliği’nde demokrasi geleneğini zorlayan “ben bilirim, ben yaparım” anlayışı devam ettiği sürece, yıllardır beklediğimiz bu yasal düzenleme daha uygulamaya geçmeden yakın bir süreçte muhtemelen kadük olacaktır.

 

Meslek birliklerinin ve odaların yetki ve sorumlukları daraltılıyor

 

Bugün sonuna geldiğimiz iki yıllık görev sürecimizin başlangıcında, demokratik toplumlarda demokrasinin en önemli ölçütlerinden birinin meslek örgütlerinin kendi alanlarında sahip oldukları yetki ve sorumlulukların sınırları olduğunu sizlerle paylaşarak, bizde bu sürecin tersine işlediğinin altını ısrarla çizmiştik.

 

Geçtiğimiz aylarda ülkemizin en fazla üye sayısına sahip meslek birliklerinden Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin (TMMOB) gelirlerini ortadan kaldıracak ve işlevsiz hale getirecek bir düzenlemenin gündeme getirilmesi üzerine İstanbul’daki meslek örgütleri ortak mücadele başlattı. Odamızın da içinde bulunduğu İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu (İMOK), düzenlediği yürüyüş ve basın açıklaması ile düzenlemeye karşı çıktı. Tepkiler karşısında düzenleme geri çekildi. Ancak 9 Temmuz gecesi bir torba yasa içerisinde TBMM’den geçen düzenleme ile TMMOB’un harita, plan ve projelerdeki vize ve onay yetkisi kaldırıldı.

 

Anayasal kuruluşlar olarak tanımlanan meslek birliklerinin temel görevlerinden biri, kamunun ve özel kuruluşların yaptıkları işleri kamu adına bağımsız olarak denetlemektir. TMMOB’un geceyarısı yapılan düzenleme ile sadece denetim yetkisi ortadan kaldırılmakla kalmadı, gelir kaynaklarına da önemli bir darbe indirildi. Bu antidemokratik düzenlemeye, İstanbul Eczacı Odası’nın da içinde yer aldığı 32 eczacı odası yayımladığı ortak deklarasyonla karşı çıktı.

 

İLAYS (İlaç Atık Yönetim Sistemi) hayata geçti

 

Eczanelerde bulunan tehlikeli atıklar (miadı geçmiş ilaçlar, kullanılamayacak durumda olan ya da yarı kullanılmış ilaçlar, soğuk zincir bozulmuş ilaçlar) bu dönem eczanelerden toplanarak imha ettirilmeye başlandı. Eczanelerdeki tehlikeli atıklar meslektaşlarımız için büyük sorun oluşturuyor ve eczane denetimlerinde tutanak altına alınarak imhası talep ediliyordu. Meslektaşlarımız imha edilecek tehlikeli atıkları İstanbul dışındaki atık imha istasyonuna bizzat götürerek imha ettirmek ve bu işlem için de hayli yüksek bir ücret ödemek zorunda kalıyorlardı.

 

Konuyla ilgili Bakanlıklar ve İl Müdürlükleri ile yapılan toplantılar sonunda gerekli tüm izinler alındı. İstanbul Eczacı Odası tarafından hazırlatılan bir yazılım aracılığı ile gerçekleştirilen uygulama ile bu dönem meslektaşlarımız ciddi bir bürokratik işlem yükünden kurtularak ve çok küçük bir katılım payı ödeyerek tehlikeli atıklarını Odamız aracılığı ile imha ettirmeye başladılar.

 

Eczane çalışma saatleri ve Cumartesi tatili konusunda meslektaşlarımız arasında ortak bir karar oluşturamadık

 

Geçtiğimiz dönem başında siz değerli meslektaşlarımıza söz verdiğimiz gibi eczane açma kapama saatleri ile Cumartesi gününün tatil olmasına yönelik bir çalışma başlattık. Eczane çalışma saatleri ve Cumartesi günlerinde tatil yapılmasına yönelik olarak Ekim ayında “Bölgesel Eczane Beklenti/Öneri Değerlendirme Anketi”ni hazırladık. Meslektaşlarımız internet sitemizdeki şifreli alandan girerek anketi cevapladılar ve komisyonlarda görev alma taleplerini yönetim kurulumuza ilettiler. Anket çalışmamıza 4.223 meslektaşımız katılarak görüşlerini bizlerle paylaştı.

 

Anket çalışmamızın tamamlanmasının ardından Eczane Çalışma Saatleri Komisyonu’nda görev almak için isim yazdıran meslektaşlarımız Oda merkezimizde düzenlenen toplantıya çağırılarak komisyon çalışmalarının nasıl yürütüleceği birlikte kararlaştırıldı. Toplantıya katılan arkadaşlarımızdan anket çalışmasını değerlendirmek üzere 30 kişilik bir çalışma grubu oluşturuldu. Çalışma grubunun yaptığı üç toplantı sonucunda oluşturduğu öneri paketi Yönetim Kurulumuza sunuldu. Yönetim Kurulumuz hazırlanan öneri paketi üzerine uygulanmakta olan nöbet sistemi ve eczanelerin hizmet sürelerini dikkate alarak son şeklini verdikten sonra komisyona getirdi. Komisyonda yapılan son değerlendirmenin ardından varılan mutabakat sonucu oluşan öneri paketi, siz değerli meslektaşlarımızın onayı alınmak üzere referanduma götürüldü.

 

Yönetim Kurulumuz; referandum sonuçları ile ilgili yaptığı toplantıda hafta içi çalışma saatleri ile ilgili olarak anket ve referandumdan çıkan sonuçta şu an yürürlükte olan çalışma saatlerini değiştirecek oranda bir “görüş birliği” oluşmadığı için halen yürürlükte olan çalışma saatlerinin devamına; hem anket hem de referandum sonuçları değerlendirildiğinde, İstanbul genelinde Cumartesi tatili uygulanmasına olanak verecek gerekli nitelikli çoğunluk sağlanamamış olduğu için bugünkü çalışma düzeninin devamına karar verdi.

 

Görüldüğü üzere İstanbul Eczacı Odası olarak Türk Eczacıları Birliği’nin bile çözümü için somut bir adım atmaktan çekindiği açma kapama saatlerinin değiştirilmesi gibi son derece hassas bir konuda sizlere danışarak kalıcı bir çözüm üretmeye çalıştık. Ancak meslektaşlarımızın yarısı erken açıp erken kapatmak isterken (08-18), diğer yarısı ise yürürlükte olan mesai saatlerinin (09-19) devamı yönünde tercih bildirdi. Cumartesi tatil yapılması konusunda ise meslektaşlarımızın %59’u olumlu görüş bildirirken, %41’i çalışmak istediklerini belirttiler. Her iki seçeneğin birlikte uygulanmasına ise meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu karşı çıktılar.

 

Birbirine bu kadar yakın farklı tercihlerin olduğu bir çalışma bize yürürlükte olan açma kapama saatlerine devam etmekten başka bir seçenek bırakmadığı için, bu dönem için somut bir adım atma olanağını yakalayamadık.

 

Meslek içi eğitim çalışmalarımız büyük destek gördü

 

İstanbul Eczacı Odası olarak, son iki yılda İstanbul’da pek çok eğitim gerçekleştirdik. Son iki yılın raporunu çıkarttığımızda sonuçlar bizleri hem çok mutlu etti hem de gururlandırdı.

 

İki yıllık görev süremiz boyunca 89 farklı konuda 782 saatlik yoğun bir program gerçekleştirdik ve bu eğitimlere 3.327 eczacı ile birlikte 487 eczane teknisyeni/çalışanı, 50 eczacılık fakültesi öğrencisi katıldı.

 

Bu rakamlar bizlere İstanbul Eczacı Odası’nda iki yıl içerisinde bugüne kadar en fazla meslek içi eğitim programı düzenleyen yönetim kurulu olma onurunu yaşattı. Tabii ki bu başarı sadece bizlere ait değil, eğitimlere kararlılıkla katılan ve salonlarımızı dolduran siz değerli meslektaşlarımız bu onuru fazlasıyla hak ettiniz. Bizlere verdiğiniz destekten gurur duyuyoruz.

 

TEB eczacıya ikinci bir emeklilik maaşı bağlamaktan vazgeçti

 

Bugün Yardımlaşma Sandığı’nın eczacıya ait on milyonlarca lirası T. İş Bankası’nda boş yere yatmaya devam etmektedir. Eczacı odasına üye olan her meslektaşımızdan zorunlu olarak toplanan paralar, TEB Merkez Heyeti’nin T. İş Bankası ile geçtiğimiz yıllarda yaptığı anlaşma sonucu hiç kimseye danışılmadan bu banka hesabına yatırılmış ve eczacıların kredi talepleri T. İş Bankası tarafından karşılanmaya başlamıştı. Ancak daha fazla ve daha hızlı kredi alınacağı söyleminin arkasına sığınılarak yapılan anlaşma, meslektaşlarımıza hiçbir avantaj sağlayamadığı gibi, kredi alma koşullarını çok daha zorlaştırmıştı. Oysa eczacıların bugün yaşadığı ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında ikinci bir emekliliğin bizler için kaçınılmaz bir gereklilik olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Türk Eczacıları Birliği Büyük Kongresi’nin, Merkez Heyetine, Yardımlaşma Sandığı’nın eczacıya emekli maaşı veren bir kuruluş haline getirilmesi için verdiği ancak bugüne kadar yerine getirilememiş bir görev vardır. Bu görev düzenlenen her toplantıda TEB Merkez Heyeti’ne tarafımızca hatırlatılmış ve bu konuda ne gibi çalışmalar yürütüldüğü sorulmuştur. Bir önceki yönetim döneminde TEB Merkez Heyeti saymanı tarafından bu hususta kapsamlı bir çalışma yürütüldüğü ve özel sigorta şirketleriyle önemli mesafeler alınan görüşmelerin sonunda yakında eczacıya ikinci emekliliğin yürürlüğe konacağı, bizzat TEB Başkanı tarafından açıklanmıştı. Ne yazık ki tüm ısrarlarımıza rağmen sayın sayman ikinci emekliliği hayata geçiremedi, ancak başarısızlığının karşılığını bu dönem denetleme kurulu üyesi yapılarak aldı.

 

Bu dönem içerisinde de Türk Eczacıları Birliği’nin yeni saymanı aynı bildik söylemi her toplantıda mali konular hakkında bilgi aktarırken tekrarladı. Ancak tarafımızca yapılan baskılar sonucunda sayın sayman son bölgelerarası toplantıda yaptığı kapsamlı mali sunum sırasında Yardımlaşma Sandığı parasının eczacıya ikinci bir emekliliği sağlamaya yeterli olmadığının ortaya çıktığını belirterek, bu çalışmadan vazgeçtiklerini açıkladı. Türk Eczacıları Birliği adına yapılan bu açıklama ile TEB Büyük Kongresi’nin verdiği görevin yerine getirilmeyeceği ve yıllardır verilen sözlerin bir kandırmaca olduğu ortaya çıktı.

 

Eczacının Yardımlaşma Sandığı’nda birikmiş olan parası hiç kimsenin tasarrufunda değildir. Bu paranın ne şekilde kullanılacağı Genel Kurul kararları ile ortadadır.

 

Reçete dağıtım sistemleri hizmetlerini başarıyla sürdürdük

 

Bilindiği gibi reçete dağıtım hizmetleri bu dönem İlaç Alım Protokolünde yapılan değişiklik gereği Türk Eczacıları Birliği’nin kendi iletişim programı olan Pharma Inbox üzerinden yürüyor. Bu nedenle reçete dağıtım hizmetinin ana kuralları TEB tarafından belirlendi ve dağıtım hizmeti bizim kontrolümüzün dışına çıktı. İstanbul Eczacı Odası olarak yıllardır kullandığımız ve bugüne kadar reçete dağıtım uygulamasında hiçbir sorun yaşamadığımız kendi programımız bu dönem devredışı bırakıldı. Oysa 4.850 eczanenin reçete hizmeti aldığı İstanbul gibi büyük bir ilde, TEB Merkez Heyeti’nin kontrolünde Ankara merkezli yürütülmek istenen reçete dağıtım sistemi, bu uygulamanın başlamasının ardından bizlere sorun yaşatmaya başladı. Yönetim Kurulumuz uygulanmak istenen sistemin özellikle İstanbul gibi yıllardır sıralı dağıtım uygulamasını başarı ile sürdüren ve yüksek üye sayısına sahip eczacı odalarında yürümeyeceğini görerek Türk Eczacıları Birliği’ni kendi sistemimizi kullanmaya devam edebilmek için ikna etmeye çalıştı. Bu nedenle, sıralamaya giren beslenme solüsyonları ve organ nakli reçetelerinin dağıtımına geç başlamak zorunda kaldık. Kendi programımız üzerinden reçete dağıtımı yapmamız defalarca yaptığımız görüşmelere rağmen kabul olunmayınca, reçetelerin kaydının yapılması zorunlu kılınan Pharma Inbox sisteminde İstanbul’da dağıtımı sorunsuz sürdüreceğimiz değişiklikleri yaptırabilmek için uğraş verdik. Özellikle kotaların belirlenmesinde ve bölgesel kota oluşturmada öncelik aldık. Ancak yeni dağıtıma giren reçetelerdeki ilçe bazlı kotalı dağıtım talebimiz kabul edilmedi.

 

Genel olarak bakıldığında bugüne kadar gelinen süreçte büyük bir sorun yaşamadan sıralı reçete dağıtımını sistemin kontrolü bizde olmasa da aksatmadan devam ettirdik.

 

Piyasada bulunmayan ithal ilaçları takip ettik

 

İlaç fiyatlarında yaşanan hızlı düşüş sonucu özellikle ithal ilaçlarda piyasada önemli bir yokluk yaşanmaya başladı. Hayati önemi haiz pek çok ilaç bulunamaz duruma geldi. Özellikle kanser, diyabet, kalp ve damar hastalıkları ilaçları başta olmak üzere yurt içinde üretilmeyen ve muadili bulunmayan ilaçları kullanan hastalar çok ciddi bir sağlık sorunu ile karşı karşıya kaldılar. Sağlık Bakanlığı’ndan diledikleri fiyatı alamayan üretici ve ithalatçı firmalar her geçen gün artan sayıda ilacı piyasadan çektiler. İlaç yokluğu giderek yazılı ve görsel basında çok sık yer almaya başladı. Sağlık otoritesinin ilaç yokluğu yaşanmadığına yönelik açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı, ilaç bulamayan hastaların basına yansıyan tepkileri ve yaptığımız açıklamalarla ortaya çıktı.

Bu gelişmeler karşısında ilaç yokluğunu en doğru biçimde yansıtmak ve bu önemli sağlık sorununu gündemde tutmak üzere internet sitemizde hazırladığımız bir bölümde piyasada bulunmayan ithal ilaçların listesini yayımlamaya başladık. İlaç listelerini, ilaç firmalarının yanı sıra dağıtım kanallarından ve kooperatiflerimizden aldığımız doğru bilgilerle her hafta güncelledik. Ayrıca eczanelerde bu ilaçların bulunup bulunmadığını sürekli takip ederek hayati ilaçlarda yaşanan yokluğu en doğru şekilde kamuoyu ile paylaştık.

 

Yaptığımız yazılı açıklamaların yanı sıra basına verdiğimiz demeçlerde de, piyasada bulunamayan ilaçların satış adreslerinin sadece eczaneler olduğunu dile getirerek, soruna kalıcı çözümün ancak ilgili bakanlıkların ilaç firmalarıyla biraraya gelerek yeni bir fiyat politikasında anlaşmaları sonucu oluşabileceğinin altını ısrarla çizdik. Bu ilaçları Sosyal Güvenlik Kurumunun perakende satış fiyatının üzerinde fiyat vererek TEB tarafından getirtmesinin, hem TEB ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılan anlaşmaya uymadığını hem de bu ilaçların Türkiye’de ruhsatları olduğu için sadece eczaneler aracılığıyla hastalara ulaştırılma zorunluluğu olduğunu kamuoyuna açıkladık. İlacın eczane dışında başka bir kanal aracılığıyla hastalara ulaştırılmasını hiçbir şekilde doğru bulmayacağımızı dile getirdik. Bu tip geçici çözümlerle hasta mağduriyetlerinin ortadan kalkmayacağını aksine bugün piyasada bulunan pek çok ithal ve hayati önemi haiz ilacın bu uygulama karşısında fiyat alabilme uğruna “yok”a gireceğini belirterek, Sağlık Bakanlığı’nı uyardık.

 

Elektronik Bilgi Sistemi (EBS) uygulamasına karşı çıktık

 

Türk Eczacıları Birliği yayımladığı bir yönetmelikle Elektronik Bilgi Sistemi’ni hayata geçirdi. Eczacı odalarına kayıtlı olan tüm üyelerin kayıt bilgilerinin merkezî bir programda toplanması ve bu bilgilerin Türk Eczacıları Birliği tarafından kayıt altında tutulması genel anlamda doğru bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Elektronik Bilgi Sistemi uygulamasıyla her eczacı odasının sistemdeki kayıtlı üyelere kolayca ulaşabilmesi, kayıt ve nakil işlemlerini kolaylaştırmakla kalmayıp üyelik işlemlerinde yaşanan sorunları da ortadan kaldıracaktır. Ayrıca eczane açılışında kısıtlama uygulanmaya başlandığında tek elde toplanan bilgilerle yerleştirme puanının hesaplanması kolaylıkla yapılabilecektir.

 

Ancak TEB’in Elektronik Bilgi Sistemi’ni uygulamaya koymasındaki temel amacın bunlar olmadığı, yönetmeliğin yayımlanmasının ardından eczacı odalarına gönderilen duyuruda ortaya çıktı. Bu duyuruda, eczacı odalarının kendilerine kayıtlı üyelerinden üyelik aidatı veya Yardımlaşma Sandığı aidatı borcu olanların EBS’ye kayıt yapılmasına izin verilmeyeceği ve dolayısıyla oda hizmetlerinden yararlanamayacakları açıkça belirtiliyordu. Ayrıca bu duyurunun eczacı odalarına gönderilmesinin hemen ardından düzenlenen ve tüm eczacı odaları başkanlarının katıldığı çalıştayda söz alarak EBS ile ilgili bilgi veren TEB Genel Sekreteri, odalarına borçlu olan tüm üyelerin kayıtlarının silineceğini açıkladı.

 

Hükümetin meslek örgütlerinin içini boşaltma ve onları işlevsiz kılma çabalarının gündemde olduğu ve örgütlülüğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağımız bir süreçte, Birliğimiz borçlu olan üyelerimizin oda kayıtlarını sileceğini kararlılıkla dile getiriyordu. İstanbul Eczacı Odası bu kararı uyguladığı ve aidat borcu olan işsiz eczacıların, kamu eczacılarının, sanayide çalışan eczacıların ve hepsinden önemlisi bizleri eğiterek yetiştiren üniversite öğretim üyelerimizin kayıtlarını silmek durumunda kaldığı takdirde 2.800’ü aşkın üyemizi kaybedecektik. Bu uygulama örgütlü gücümüze büyük darbe indirecek, hükümetin torba yasalar aracılığı ile düzenlemeler yapmasına gerek kalmayacaktı!

 

Bu arada İstanbul Eczacı Odası arka arkaya iki defa denetlendi. Denetimlerin sonunda hazırlanan rapor tarafımıza iletildiğinde, denetimlerin temel amacının, aidat borcu olan üyelerimizin tespiti ve üye sayımızın gerçeği yansıtıp yansıtmadığını saptamak olduğu ortaya çıktı. Raporun tespit bölümünde borçlu eczacılarımız hedef alınarak delege sayımızın olması gerekenden fazla olduğu belirtilerek, borçlu meslektaşlarımıza işlem yapmayıp onların kayıtlarını silmeyerek fazladan delegelik kazandığımız ileri sürülüyordu.

 

Anlaşılan o ki Türk Eczacıları Birliği’nin gerçek amacı her eczacı odasının faydalanacağı bir sistem yaratmak değil, özellikle aidat borçlu üyesi fazla olan üç büyük eczacı odasının delege sayılarını budamak, tüm beceriksizliklerine ve yetersizliklerine rağmen önümüzdeki dönemde de iktidara tutunabilmekti.

 

İstanbul Eczacı Odası olarak kaybedecek tek bir üyemiz olmadığını belirterek, bu yasadışı üye silme dayatması devam ettiği sürece hiçbir üyemizi Elektronik Bilgi Sistemine kayıt etmeyeceğimizi TEB Merkez Heyeti’ne yazılı olarak bildirdik. Gözünü eczacının cebine dikmekten başka yaptığı hiçbir iş olmayan bir Birliğin sadece tekrar iktidar olmak uğruna örgütlü yapımızı güçsüzleştirmesine olanak sağlamayacağımızı ısrarla belirttik. Eczacıları mağdur eden bir program olduğu için Türk Eczacıları Birliği’nin EBS ile ilgili yönetmeliğinin iptali için dava açtık.

 

Yasalarımıza göre eczacıların aidatlarını toplamak eczacı odalarının görevidir. Ancak Yardımlaşma Sandığı aidatlarını eczacı odaların toplama zorunluluğu yoktur. Yine yasalarımıza göre eczacıların oda kayıtlarını sadece bağlı bulundukları eczacı odası yönetimi silebilir. TEB Merkez Heyeti’nin eczacıların oda kayıtlarını silme yetkisi yoktur. TEB sadece oda aidatını toplamayan eczacı odası yöneticileri hakkında yasal işlem başlatabilir ve savcılığa suç duyurusunda bulunur.

 

Eczacılar üyesi oldukları eczacı odası seçimlerinde aday olup oy kullanabilirler. Seçme ve seçilme hakkı, eczacılara yasalarla tanınmış bir haktır ve EBS yönetmeliği gibi yönetmeliklerle ellerinden alınamaz. Hiçbir yönetmelik yasadan üstün değildir. Bu nedenle TEB Merkez Heyeti’nin EBS konusundaki dayatmasının hukuken hiçbir haklılığı yoktur.

 

Reçetesiz ilaç satışı eczacının denetiminde yapılmalıdır

 

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu art arda yayımladığı 18 Mart 2013 tarih ve 29597 sayılı yazı ve 28 Mart 2013 tarih ve 2013/5 sayılı genelge ile eczanelerde elden ilaç satışını neredeyse durduracak kararlara imza attı. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Mart ayında İl Sağlık Müdürlüklerine gönderdiği bir yazı ile eczanelerde reçetesiz ilaç satışını yasaklayarak, yapılacak denetimlerde tespiti halinde yasal işlem yapılmasını istedi. 6197 sayılı kanunun  altmış yıldır işletilmeyen 24. maddesi her nedense bugün gündeme getirilerek ve vatandaşların bu ilaçları “bilinçsizce kullanarak sağlıklarını tehlikeye atacağı” gerekçe gösterilerek eczanelerden elden ilaç satışı neredeyse imkansız hale getirildi.

 

İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından alınan bu karar, ekonomik kriz nedeniyle yaşama savaşı veren binlerce eczanenin önümüzdeki süreçte hızla iflas etmelerine yeni bir davetiye çıkardı. Yedi yılı aşkın süredir her türlü kaybı göze alarak, büyük bir özveri ile ilaç hizmetini kesintisiz sürdüren eczacılar, sorunlarına acil çözüm beklerken, yeni bir yıkım ile karşı karşıya kaldılar.

 

Yürürlüğe giren bu uygulamaların sadece eczacıları değil, ilaca ulaşmada her gün yeni engelleme ile karşılaşan vatandaşı da olumsuz etkilemesi kaçınılmazdı. 

 

İlaç alanında hem bizleri hem de vatandaşları çok yakından ilgilendiren bu uygulamalar birbiri ardına yürürlüğe girip, eczaneler denetlenmeye başlarken, eczacıların ve vatandaşın hak ve çıkarlarını savunmakla yükümlü olan Türk Eczacıları Birliği yönetimi sorun yokmuş gibi davranarak sessizliğini korudu. İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak uygulamanın sakıncalarını bir yazı ile 2 Mayıs 2013 tarihinde Türk Eczacıları Birliği’ne, 3 Mayıs 2013 tarihinde de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na bildirerek kendilerini uyardık ve göreve davet ettik. Ancak bu düzenlemeler hakkında Birliğimizin görüşünün ne olduğu konusunda herhangi bir açıklama yapılmazken, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu yaptığı açıklama ile duyurunun yanlış anlaşıldığını ve gerek eczacıyı gerekse vatandaşlarımızı mağdur edecek herhangi bir uygulamanın söz konusu olmadığını dile getirdi. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Eczacılık İşleri Şubesi de yapılacak denetimlerin uzun süreli olmayacağını ve sadece kontrole tabi ilaçların satışı hususunda eczacılardan bilgi alınacağını bizlerle paylaştı.

İSTANBUL ECZACI ODASI YÖNETİM KURULU’NDAN AÇIKLAMA. Değerli meslektaşlarımız, İki yıllık çalışma dönemimizin başında gerçekleştireceğimizi duyurduğumuz kimi faaliyetleri başarıyla hayata geçirdik, kimi faaliyetleri ise hayata geçirmekte çeşitli nedenlerle başarısız olduk. Dönemin sonuna yaklaşırken hayata geçirebildiğimiz ve geçiremediğimiz faaliyetlerin bir listesini çıkardık. Bu listeyi sizlerle paylaşmayı bir görev bildik ve aşağıda bilginize sunuyoruz. Bu çalışmalarımızda yanımızda olan, destek veren, emek ve katkı sunan tüm meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliriz. Yeni dönemde de Odamızın çalışmalarına katkı sunmaya devam etmelerini dileriz. Saygılarımızla. İstanbul Eczacı OdasıYönetim Kurulu Ekim 2011 – Eylül 2013 İSTANBUL ECZACI ODASI GERÇEKLEŞTİRDİKLERİMİZ, GERÇEKLEŞTİREMEDİKLERİMİZ… Türk Eczacıları Birliği’nin üretkenlikten uzak, baskıcı ve dayatmacı anlayışına karşın hak arama mücadelemizi sürdürdük İki yıl önce siz değerli meslektaşlarımıza, temel amacımızın Türk Eczacıları Birliği’nde iktidar olan anlayışı değiştirmek olduğunu belirterek yeni çalışma dönemimize başlamıştık. Yapacağımız çalışmaların en başına bunu yerleştirmemizin temel nedeni mesleki sorunlarımızın ancak eczacı tabanının desteğini almış ve üretken bir Türk Eczacıları Birliği yönetimi ile çözülebilecek olmasıydı. Türk Eczacıları Birliği özellikle son dört yıldır iyi yönetilmediği için eczacılar çok ağır bir ekonomik bedel ödemek zorunda kalmışlardır. Bu ağır tablo karşısında İstanbul, Ankara ve İzmir Eczacı Odaları önemli bir adım atarak birlikte hareket etme kararlarını seçim sürecine ve sonrasında bugüne kadar taşıdılar. Son TEB seçimlerinde bu üç odanın önderliğinde oluşan muhalefet hareketi, eczacıların %65’ini temsil ediyor olmasına rağmen, Odaların delege sayılarındaki adaletsiz dağılım nedeniyle iktidar olamadı. Türk Eczacıları Birliği yönetimi seçimlerden bugüne kadar süren dönemde giderek daha fazla içine kapanarak benmerkezci bir yönetim anlayışı ile hareket etti. İki yıl içerisinde Başkanlar Danışma Kurullarını ve Bölgelerarası Toplantıları sadece bilgilendirme ve aldıkları yanlış kararları deklare etme amaçlı olarak kullandılar. Kesinlikle karşı çıkmamıza rağmen SGK ile imzaladıkları üç-buçuk yıllık protokol bugün kendilerine büyük sorun yaşatıyor. Her yıl Nisan ayı sonuna kadar yenilenmesi gereken Sözleşme dört defa ertelenmesine rağmen halen imzalanmış değil. SGK karşısında ekonomik taleplerimizle ilgili pazarlıklarda elimizi güçlendiren protokol imzalanma süreçleri, yapılan uzun erimli İlaç Alım Protokolü ile pazarlık şansımızı tamamen ortadan kaldırdığı için bir ek protokolü bile imzalayamaz duruma geldik. SGK ise üç-buçuk yıllık anlaşmadan aldığı güçle ek protokol görüşme sürecinde Merkez Heyetine dilediği her değişikliği dayatırken, Merkez Heyetinin talepleri ise görmezden geliniyor. 6197 sayılı yasada yapılan değişiklikler, 31 Mayıs 2012’de yürürlüğe girmesine rağmen, yasanın nasıl uygulanacağını belirleyecek yönetmelik aradan neredeyse 16 ay geçmiş olmasına rağmen halen yayımlanmış değil. Türk Eczacıları Birliği’nin sahiplenmeye çalıştığı düzenleme, yasalaşma sürecinde kimseye danışmadığı için ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle uygulanmaya başlanamadığı için neredeyse kadük olacak. İlçe bazında uygulanacak eczane kısıtlaması ve bu kısıtlama başladığında yürürlüğe girecek yerleştirme puanı uygulaması eğer yeterince tartışılabilseydi, eczacı eğitimlerini temel alan farklı çözüm önerileri de gündeme gelebilirdi. Eczacı odalarını muhatap almayarak daha akılcı önerilere kapıları kapayan TEB yönetiminin bu tavrının faturası ne yazık ki yine meslektaşlarımıza çıkacaktır. Stok zararları ve fiyat düşüşleri nedeniyle oluşan ekonomik kayıplarımız için eczacı odalarının görüş ve önerileri dikkate alınmadan, tek taraflı olarak hayata geçirilen uygulamalar, bırakın uğradığımız zararların telafisini bizleri yeni ekonomik kayıplarla karşı karşıya bırakmıştır. Yaşanan sorunların muhatapları olan ilaç sektörü temsilcileri, dağıtım kanalları ve kooperatiflerle görüşerek akılcı çözümler üretmek yerine dayatmalarla sonuç almak isteyen TEB politikası, her alanda olduğu gibi ekonomik sorunların çözümünde de iflas etmiştir. Geçen iki yıllık sürecin sonunda başlangıçta Türk Eczacıları Birliği yönetimine koşulsuz destek veren eczacı odaları bugün yeni bir dönemin eşiğinde tabandan gelen eczacı baskısı karşısında bu tavırlarını yeniden sorgulamak zorunda kalacaklardır. Aksi takdirde aynı tavrı sürdürme kararlığında olan eczacı odalarında bu seçim döneminde yönetim değişiklikleri kaçınılmaz olacaktır. 6197 sayılı yasamızda yapılan değişiklikler yürürlüğe girdi, ancak halen uygulanamıyor 6197 sayılı yasamız 10 yılı aşkın süredir devam eden çalışmaların ardından TBMM’de tüm siyasi partilerin desteğiyle kabul edildi ve 31 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ancak beklenmeyen ya da öngörülmeyen bir gelişme yaşandı ve yasamıza hayat verecek yönetmelik 6 aylık bir süre içerinde yayımlanması gerekirken bugüne kadar yayımlanmadı. Yönetmeliğin yayımlanamamasının temel nedeni, Türk Eczacıları Birliği’nin bu dönem her konuda uyguladığı ve hiçbir şekilde taviz vermediği dayatmacı tavırdır. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik taslağının TEB Merkez Heyeti’ne gönderilmesinin ardından, görüş ve önerilerimizi paylaşmak adına TEB tarafından düzenlenen her toplantıda sözkonusu taslağı talep ettik. Ancak TEB bu taslağı bize ve diğer eczacı odalarına vermemekte ısrar etti. Dahası bizimle paylaşmadıkları ve dolayısıyla içeriğini bilmediğimiz bu taslak konusunda bizden yazılı görüş talep ettiler! Taslağı bugüne kadar geçen süre içerisinde sadece bir toplantıda slayt gösterisi olarak sayın TEB Genel Sekreterinin sunumuyla “izleme” şansına sahip olduk. Elbette böylesi bir sunumla taslakla ilgili yeterli bilgiyi edinmek mümkün olmadı. İçeriğine hakim olmadığımız taslağa, başta yerleştirme puanında gördüğümüz hatalar olmak üzere, elden geldiğince müdahale ederek, eczacılara sorun yaşatacak olan düzenlemelere yönelik görüşlerimizi kendilerine ilettik ve eczacı kamuoyu ile bunu paylaştık. Ancak gerek yasa taslağının yeterince tartışılmaması gerekse yönetmelik taslağının eczacılardan sır gibi saklanması nedeniyle bugün hâlâ ortada bir yönetmelik yok. Türk Eczacıları Birliği’nde demokrasi geleneğini zorlayan “ben bilirim, ben yaparım” anlayışı devam ettiği sürece, yıllardır beklediğimiz bu yasal düzenleme daha uygulamaya geçmeden yakın bir süreçte muhtemelen kadük olacaktır. Meslek birliklerinin ve odaların yetki ve sorumlukları daraltılıyor Bugün sonuna geldiğimiz iki yıllık görev sürecimizin başlangıcında, demokratik toplumlarda demokrasinin en önemli ölçütlerinden birinin meslek örgütlerinin kendi alanlarında sahip oldukları yetki ve sorumlulukların sınırları olduğunu sizlerle paylaşarak, bizde bu sürecin tersine işlediğinin altını ısrarla çizmiştik. Geçtiğimiz aylarda ülkemizin en fazla üye sayısına sahip meslek birliklerinden Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin (TMMOB) gelirlerini ortadan kaldıracak ve işlevsiz hale getirecek bir düzenlemenin gündeme getirilmesi üzerine İstanbul’daki meslek örgütleri ortak mücadele başlattı. Odamızın da içinde bulunduğu İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu (İMOK), düzenlediği yürüyüş ve basın açıklaması ile düzenlemeye karşı çıktı. Tepkiler karşısında düzenleme geri çekildi. Ancak 9 Temmuz gecesi bir torba yasa içerisinde TBMM’den geçen düzenleme ile TMMOB’un harita, plan ve projelerdeki vize ve onay yetkisi kaldırıldı. Anayasal kuruluşlar olarak tanımlanan meslek birliklerinin temel görevlerinden biri, kamunun ve özel kuruluşların yaptıkları işleri kamu adına bağımsız olarak denetlemektir. TMMOB’un geceyarısı yapılan düzenleme ile sadece denetim yetkisi ortadan kaldırılmakla kalmadı, gelir kaynaklarına da önemli bir darbe indirildi. Bu antidemokratik düzenlemeye, İstanbul Eczacı Odası’nın da içinde yer aldığı 32 eczacı odası yayımladığı ortak deklarasyonla karşı çıktı. İLAYS (İlaç Atık Yönetim Sistemi) hayata geçti Eczanelerde bulunan tehlikeli atıklar (miadı geçmiş ilaçlar, kullanılamayacak durumda olan ya da yarı kullanılmış ilaçlar, soğuk zincir bozulmuş ilaçlar) bu dönem eczanelerden toplanarak imha ettirilmeye başlandı. Eczanelerdeki tehlikeli atıklar meslektaşlarımız için büyük sorun oluşturuyor ve eczane denetimlerinde tutanak altına alınarak imhası talep ediliyordu. Meslektaşlarımız imha edilecek tehlikeli atıkları İstanbul dışındaki atık imha istasyonuna bizzat götürerek imha ettirmek ve bu işlem için de hayli yüksek bir ücret ödemek zorunda kalıyorlardı. Konuyla ilgili Bakanlıklar ve İl Müdürlükleri ile yapılan toplantılar sonunda gerekli tüm izinler alındı. İstanbul Eczacı Odası tarafından hazırlatılan bir yazılım aracılığı ile gerçekleştirilen uygulama ile bu dönem meslektaşlarımız ciddi bir bürokratik işlem yükünden kurtularak ve çok küçük bir katılım payı ödeyerek tehlikeli atıklarını Odamız aracılığı ile imha ettirmeye başladılar. Eczane çalışma saatleri ve Cumartesi tatili konusunda meslektaşlarımız arasında ortak bir karar oluşturamadık Geçtiğimiz dönem başında siz değerli meslektaşlarımıza söz verdiğimiz gibi eczane açma kapama saatleri ile Cumartesi gününün tatil olmasına yönelik bir çalışma başlattık. Eczane çalışma saatleri ve Cumartesi günlerinde tatil yapılmasına yönelik olarak Ekim ayında “Bölgesel Eczane Beklenti/Öneri Değerlendirme Anketi”ni hazırladık. Meslektaşlarımız internet sitemizdeki şifreli alandan girerek anketi cevapladılar ve komisyonlarda görev alma taleplerini yönetim kurulumuza ilettiler. Anket çalışmamıza 4.223 meslektaşımız katılarak görüşlerini bizlerle paylaştı. Anket çalışmamızın tamamlanmasının ardından Eczane Çalışma Saatleri Komisyonu’nda görev almak için isim yazdıran meslektaşlarımız Oda merkezimizde düzenlenen toplantıya çağırılarak komisyon çalışmalarının nasıl yürütüleceği birlikte kararlaştırıldı. Toplantıya katılan arkadaşlarımızdan anket çalışmasını değerlendirmek üzere 30 kişilik bir çalışma grubu oluşturuldu. Çalışma grubunun yaptığı üç toplantı sonucunda oluşturduğu öneri paketi Yönetim Kurulumuza sunuldu. Yönetim Kurulumuz hazırlanan öneri paketi üzerine uygulanmakta olan nöbet sistemi ve eczanelerin hizmet sürelerini dikkate alarak son şeklini verdikten sonra komisyona getirdi. Komisyonda yapılan son değerlendirmenin ardından varılan mutabakat sonucu oluşan öneri paketi, siz değerli meslektaşlarımızın onayı alınmak üzere referanduma götürüldü. Yönetim Kurulumuz; referandum sonuçları ile ilgili yaptığı toplantıda hafta içi çalışma saatleri ile ilgili olarak anket ve referandumdan çıkan sonuçta şu an yürürlükte olan çalışma saatlerini değiştirecek oranda bir “görüş birliği” oluşmadığı için halen yürürlükte olan çalışma saatlerinin devamına; hem anket hem de referandum sonuçları değerlendirildiğinde, İstanbul genelinde Cumartesi tatili uygulanmasına olanak verecek gerekli nitelikli çoğunluk sağlanamamış olduğu için bugünkü çalışma düzeninin devamına karar verdi. Görüldüğü üzere İstanbul Eczacı Odası olarak Türk Eczacıları Birliği’nin bile çözümü için somut bir adım atmaktan çekindiği açma kapama saatlerinin değiştirilmesi gibi son derece hassas bir konuda sizlere danışarak kalıcı bir çözüm üretmeye çalıştık. Ancak meslektaşlarımızın yarısı erken açıp erken kapatmak isterken (08-18), diğer yarısı ise yürürlükte olan mesai saatlerinin (09-19) devamı yönünde tercih bildirdi. Cumartesi tatil yapılması konusunda ise meslektaşlarımızın %59’u olumlu görüş bildirirken, %41’i çalışmak istediklerini belirttiler. Her iki seçeneğin birlikte uygulanmasına ise meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu karşı çıktılar. Birbirine bu kadar yakın farklı tercihlerin olduğu bir çalışma bize yürürlükte olan açma kapama saatlerine devam etmekten başka bir seçenek bırakmadığı için, bu dönem için somut bir adım atma olanağını yakalayamadık. Meslek içi eğitim çalışmalarımız büyük destek gördü İstanbul Eczacı Odası olarak, son iki yılda İstanbul’da pek çok eğitim gerçekleştirdik. Son iki yılın raporunu çıkarttığımızda sonuçlar bizleri hem çok mutlu etti hem de gururlandırdı. İki yıllık görev süremiz boyunca 89 farklı konuda 782 saatlik yoğun bir program gerçekleştirdik ve bu eğitimlere 3.327 eczacı ile birlikte 487 eczane teknisyeni/çalışanı, 50 eczacılık fakültesi öğrencisi katıldı. Bu rakamlar bizlere İstanbul Eczacı Odası’nda iki yıl içerisinde bugüne kadar en fazla meslek içi eğitim programı düzenleyen yönetim kurulu olma onurunu yaşattı. Tabii ki bu başarı sadece bizlere ait değil, eğitimlere kararlılıkla katılan ve salonlarımızı dolduran siz değerli meslektaşlarımız bu onuru fazlasıyla hak ettiniz. Bizlere verdiğiniz destekten gurur duyuyoruz. TEB eczacıya ikinci bir emeklilik maaşı bağlamaktan vazgeçti Bugün Yardımlaşma Sandığı’nın eczacıya ait on milyonlarca lirası T. İş Bankası’nda boş yere yatmaya devam etmektedir. Eczacı odasına üye olan her meslektaşımızdan zorunlu olarak toplanan paralar, TEB Merkez Heyeti’nin T. İş Bankası ile geçtiğimiz yıllarda yaptığı anlaşma sonucu hiç kimseye danışılmadan bu banka hesabına yatırılmış ve eczacıların kredi talepleri T. İş Bankası tarafından karşılanmaya başlamıştı. Ancak daha fazla ve daha hızlı kredi alınacağı söyleminin arkasına sığınılarak yapılan anlaşma, meslektaşlarımıza hiçbir avantaj sağlayamadığı gibi, kredi alma koşullarını çok daha zorlaştırmıştı. Oysa eczacıların bugün yaşadığı ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında ikinci bir emekliliğin bizler için kaçınılmaz bir gereklilik olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Türk Eczacıları Birliği Büyük Kongresi’nin, Merkez Heyetine, Yardımlaşma Sandığı’nın eczacıya emekli maaşı veren bir kuruluş haline getirilmesi için verdiği ancak bugüne kadar yerine getirilememiş bir görev vardır. Bu görev düzenlenen her toplantıda TEB Merkez Heyeti’ne tarafımızca hatırlatılmış ve bu konuda ne gibi çalışmalar yürütüldüğü sorulmuştur. Bir önceki yönetim döneminde TEB Merkez Heyeti saymanı tarafından bu hususta kapsamlı bir çalışma yürütüldüğü ve özel sigorta şirketleriyle önemli mesafeler alınan görüşmelerin sonunda yakında eczacıya ikinci emekliliğin yürürlüğe konacağı, bizzat TEB Başkanı tarafından açıklanmıştı. Ne yazık ki tüm ısrarlarımıza rağmen sayın sayman ikinci emekliliği hayata geçiremedi, ancak başarısızlığının karşılığını bu dönem denetleme kurulu üyesi yapılarak aldı. Bu dönem içerisinde de Türk Eczacıları Birliği’nin yeni saymanı aynı bildik söylemi her toplantıda mali konular hakkında bilgi aktarırken tekrarladı. Ancak tarafımızca yapılan baskılar sonucunda sayın sayman son bölgelerarası toplantıda yaptığı kapsamlı mali sunum sırasında Yardımlaşma Sandığı parasının eczacıya ikinci bir emekliliği sağlamaya yeterli olmadığının ortaya çıktığını belirterek, bu çalışmadan vazgeçtiklerini açıkladı. Türk Eczacıları Birliği adına yapılan bu açıklama ile TEB Büyük Kongresi’nin verdiği görevin yerine getirilmeyeceği ve yıllardır verilen sözlerin bir kandırmaca olduğu ortaya çıktı. Eczacının Yardımlaşma Sandığı’nda birikmiş olan parası hiç kimsenin tasarrufunda değildir. Bu paranın ne şekilde kullanılacağı Genel Kurul kararları ile ortadadır. Reçete dağıtım sistemleri hizmetlerini başarıyla sürdürdük Bilindiği gibi reçete dağıtım hizmetleri bu dönem İlaç Alım Protokolünde yapılan değişiklik gereği Türk Eczacıları Birliği’nin kendi iletişim programı olan Pharma Inbox üzerinden yürüyor. Bu nedenle reçete dağıtım hizmetinin ana kuralları TEB tarafından belirlendi ve dağıtım hizmeti bizim kontrolümüzün dışına çıktı. İstanbul Eczacı Odası olarak yıllardır kullandığımız ve bugüne kadar reçete dağıtım uygulamasında hiçbir sorun yaşamadığımız kendi programımız bu dönem devredışı bırakıldı. Oysa 4.850 eczanenin reçete hizmeti aldığı İstanbul gibi büyük bir ilde, TEB Merkez Heyeti’nin kontrolünde Ankara merkezli yürütülmek istenen reçete dağıtım sistemi, bu uygulamanın başlamasının ardından bizlere sorun yaşatmaya başladı. Yönetim Kurulumuz uygulanmak istenen sistemin özellikle İstanbul gibi yıllardır sıralı dağıtım uygulamasını başarı ile sürdüren ve yüksek üye sayısına sahip eczacı odalarında yürümeyeceğini görerek Türk Eczacıları Birliği’ni kendi sistemimizi kullanmaya devam edebilmek için ikna etmeye çalıştı. Bu nedenle, sıralamaya giren beslenme solüsyonları ve organ nakli reçetelerinin dağıtımına geç başlamak zorunda kaldık. Kendi programımız üzerinden reçete dağıtımı yapmamız defalarca yaptığımız görüşmelere rağmen kabul olunmayınca, reçetelerin kaydının yapılması zorunlu kılınan Pharma Inbox sisteminde İstanbul’da dağıtımı sorunsuz sürdüreceğimiz değişiklikleri yaptırabilmek için uğraş verdik. Özellikle kotaların belirlenmesinde ve bölgesel kota oluşturmada öncelik aldık. Ancak yeni dağıtıma giren reçetelerdeki ilçe bazlı kotalı dağıtım talebimiz kabul edilmedi. Genel olarak bakıldığında bugüne kadar gelinen süreçte büyük bir sorun yaşamadan sıralı reçete dağıtımını sistemin kontrolü bizde olmasa da aksatmadan devam ettirdik. Piyasada bulunmayan ithal ilaçları takip ettik İlaç fiyatlarında yaşanan hızlı düşüş sonucu özellikle ithal ilaçlarda piyasada önemli bir yokluk yaşanmaya başladı. Hayati önemi haiz pek çok ilaç bulunamaz duruma geldi. Özellikle kanser, diyabet, kalp ve damar hastalıkları ilaçları başta olmak üzere yurt içinde üretilmeyen ve muadili bulunmayan ilaçları kullanan hastalar çok ciddi bir sağlık sorunu ile karşı karşıya kaldılar. Sağlık Bakanlığı’ndan diledikleri fiyatı alamayan üretici ve ithalatçı firmalar her geçen gün artan sayıda ilacı piyasadan çektiler. İlaç yokluğu giderek yazılı ve görsel basında çok sık yer almaya başladı. Sağlık otoritesinin ilaç yokluğu yaşanmadığına yönelik açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı, ilaç bulamayan hastaların basına yansıyan tepkileri ve yaptığımız açıklamalarla ortaya çıktı. Bu gelişmeler karşısında ilaç yokluğunu en doğru biçimde yansıtmak ve bu önemli sağlık sorununu gündemde tutmak üzere internet sitemizde hazırladığımız bir bölümde piyasada bulunmayan ithal ilaçların listesini yayımlamaya başladık. İlaç listelerini, ilaç firmalarının yanı sıra dağıtım kanallarından ve kooperatiflerimizden aldığımız doğru bilgilerle her hafta güncelledik. Ayrıca eczanelerde bu ilaçların bulunup bulunmadığını sürekli takip ederek hayati ilaçlarda yaşanan yokluğu en doğru şekilde kamuoyu ile paylaştık. Yaptığımız yazılı açıklamaların yanı sıra basına verdiğimiz demeçlerde de, piyasada bulunamayan ilaçların satış adreslerinin sadece eczaneler olduğunu dile getirerek, soruna kalıcı çözümün ancak ilgili bakanlıkların ilaç firmalarıyla biraraya gelerek yeni bir fiyat politikasında anlaşmaları sonucu oluşabileceğinin altını ısrarla çizdik. Bu ilaçları Sosyal Güvenlik Kurumunun perakende satış fiyatının üzerinde fiyat vererek TEB tarafından getirtmesinin, hem TEB ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılan anlaşmaya uymadığını hem de bu ilaçların Türkiye’de ruhsatları olduğu için sadece eczaneler aracılığıyla hastalara ulaştırılma zorunluluğu olduğunu kamuoyuna açıkladık. İlacın eczane dışında başka bir kanal aracılığıyla hastalara ulaştırılmasını hiçbir şekilde doğru bulmayacağımızı dile getirdik. Bu tip geçici çözümlerle hasta mağduriyetlerinin ortadan kalkmayacağını aksine bugün piyasada bulunan pek çok ithal ve hayati önemi haiz ilacın bu uygulama karşısında fiyat alabilme uğruna “yok”a gireceğini belirterek, Sağlık Bakanlığı’nı uyardık. Elektronik Bilgi Sistemi (EBS) uygulamasına karşı çıktık Türk Eczacıları Birliği yayımladığı bir yönetmelikle Elektronik Bilgi Sistemi’ni hayata geçirdi. Eczacı odalarına kayıtlı olan tüm üyelerin kayıt bilgilerinin merkezî bir programda toplanması ve bu bilgilerin Türk Eczacıları Birliği tarafından kayıt altında tutulması genel anlamda doğru bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Elektronik Bilgi Sistemi uygulamasıyla her eczacı odasının sistemdeki kayıtlı üyelere kolayca ulaşabilmesi, kayıt ve nakil işlemlerini kolaylaştırmakla kalmayıp üyelik işlemlerinde yaşanan sorunları da ortadan kaldıracaktır. Ayrıca eczane açılışında kısıtlama uygulanmaya başlandığında tek elde toplanan bilgilerle yerleştirme puanının hesaplanması kolaylıkla yapılabilecektir. Ancak TEB’in Elektronik Bilgi Sistemi’ni uygulamaya koymasındaki temel amacın bunlar olmadığı, yönetmeliğin yayımlanmasının ardından eczacı odalarına gönderilen duyuruda ortaya çıktı. Bu duyuruda, eczacı odalarının kendilerine kayıtlı üyelerinden üyelik aidatı veya Yardımlaşma Sandığı aidatı borcu olanların EBS’ye kayıt yapılmasına izin verilmeyeceği ve dolayısıyla oda hizmetlerinden yararlanamayacakları açıkça belirtiliyordu. Ayrıca bu duyurunun eczacı odalarına gönderilmesinin hemen ardından düzenlenen ve tüm eczacı odaları başkanlarının katıldığı çalıştayda söz alarak EBS ile ilgili bilgi veren TEB Genel Sekreteri, odalarına borçlu olan tüm üyelerin kayıtlarının silineceğini açıkladı. Hükümetin meslek örgütlerinin içini boşaltma ve onları işlevsiz kılma çabalarının gündemde olduğu ve örgütlülüğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağımız bir süreçte, Birliğimiz borçlu olan üyelerimizin oda kayıtlarını sileceğini kararlılıkla dile getiriyordu. İstanbul Eczacı Odası bu kararı uyguladığı ve aidat borcu olan işsiz eczacıların, kamu eczacılarının, sanayide çalışan eczacıların ve hepsinden önemlisi bizleri eğiterek yetiştiren üniversite öğretim üyelerimizin kayıtlarını silmek durumunda kaldığı takdirde 2.800’ü aşkın üyemizi kaybedecektik. Bu uygulama örgütlü gücümüze büyük darbe indirecek, hükümetin torba yasalar aracılığı ile düzenlemeler yapmasına gerek kalmayacaktı! Bu arada İstanbul Eczacı Odası arka arkaya iki defa denetlendi. Denetimlerin sonunda hazırlanan rapor tarafımıza iletildiğinde, denetimlerin temel amacının, aidat borcu olan üyelerimizin tespiti ve üye sayımızın gerçeği yansıtıp yansıtmadığını saptamak olduğu ortaya çıktı. Raporun tespit bölümünde borçlu eczacılarımız hedef alınarak delege sayımızın olması gerekenden fazla olduğu belirtilerek, borçlu meslektaşlarımıza işlem yapmayıp onların kayıtlarını silmeyerek fazladan delegelik kazandığımız ileri sürülüyordu. Anlaşılan o ki Türk Eczacıları Birliği’nin gerçek amacı her eczacı odasının faydalanacağı bir sistem yaratmak değil, özellikle aidat borçlu üyesi fazla olan üç büyük eczacı odasının delege sayılarını budamak, tüm beceriksizliklerine ve yetersizliklerine rağmen önümüzdeki dönemde de iktidara tutunabilmekti. İstanbul Eczacı Odası olarak kaybedecek tek bir üyemiz olmadığını belirterek, bu yasadışı üye silme dayatması devam ettiği sürece hiçbir üyemizi Elektronik Bilgi Sistemine kayıt etmeyeceğimizi TEB Merkez Heyeti’ne yazılı olarak bildirdik. Gözünü eczacının cebine dikmekten başka yaptığı hiçbir iş olmayan bir Birliğin sadece tekrar iktidar olmak uğruna örgütlü yapımızı güçsüzleştirmesine olanak sağlamayacağımızı ısrarla belirttik. Eczacıları mağdur eden bir program olduğu için Türk Eczacıları Birliği’nin EBS ile ilgili yönetmeliğinin iptali için dava açtık. Yasalarımıza göre eczacıların aidatlarını toplamak eczacı odalarının görevidir. Ancak Yardımlaşma Sandığı aidatlarını eczacı odaların toplama zorunluluğu yoktur. Yine yasalarımıza göre eczacıların oda kayıtlarını sadece bağlı bulundukları eczacı odası yönetimi silebilir. TEB Merkez Heyeti’nin eczacıların oda kayıtlarını silme yetkisi yoktur. TEB sadece oda aidatını toplamayan eczacı odası yöneticileri hakkında yasal işlem başlatabilir ve savcılığa suç duyurusunda bulunur. Eczacılar üyesi oldukları eczacı odası seçimlerinde aday olup oy kullanabilirler. Seçme ve seçilme hakkı, eczacılara yasalarla tanınmış bir haktır ve EBS yönetmeliği gibi yönetmeliklerle ellerinden alınamaz. Hiçbir yönetmelik yasadan üstün değildir. Bu nedenle TEB Merkez Heyeti’nin EBS konusundaki dayatmasının hukuken hiçbir haklılığı yoktur. Reçetesiz ilaç satışı eczacının denetiminde yapılmalıdır Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu art arda yayımladığı 18 Mart 2013 tarih ve 29597 sayılı yazı ve 28 Mart 2013 tarih ve 2013/5 sayılı genelge ile eczanelerde elden ilaç satışını neredeyse durduracak kararlara imza attı. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Mart ayında İl Sağlık Müdürlüklerine gönderdiği bir yazı ile eczanelerde reçetesiz ilaç satışını yasaklayarak, yapılacak denetimlerde tespiti halinde yasal işlem yapılmasını istedi. 6197 sayılı kanunun altmış yıldır işletilmeyen 24. maddesi her nedense bugün gündeme getirilerek ve vatandaşların bu ilaçları “bilinçsizce kullanarak sağlıklarını tehlikeye atacağı” gerekçe gösterilerek eczanelerden elden ilaç satışı neredeyse imkansız hale getirildi. İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından alınan bu karar, ekonomik kriz nedeniyle yaşama savaşı veren binlerce eczanenin önümüzdeki süreçte hızla iflas etmelerine yeni bir davetiye çıkardı. Yedi yılı aşkın süredir her türlü kaybı göze alarak, büyük bir özveri ile ilaç hizmetini kesintisiz sürdüren eczacılar, sorunlarına acil çözüm beklerken, yeni bir yıkım ile karşı karşıya kaldılar. Yürürlüğe giren bu uygulamaların sadece eczacıları değil, ilaca ulaşmada her gün yeni engelleme ile karşılaşan vatandaşı da olumsuz etkilemesi kaçınılmazdı. İlaç alanında hem bizleri hem de vatandaşları çok yakından ilgilendiren bu uygulamalar birbiri ardına yürürlüğe girip, eczaneler denetlenmeye başlarken, eczacıların ve vatandaşın hak ve çıkarlarını savunmakla yükümlü olan Türk Eczacıları Birliği yönetimi sorun yokmuş gibi davranarak sessizliğini korudu. İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak uygulamanın sakıncalarını bir yazı ile 2 Mayıs 2013 tarihinde Türk Eczacıları Birliği’ne, 3 Mayıs 2013 tarihinde de Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na bildirerek kendilerini uyardık ve göreve davet ettik. Ancak bu düzenlemeler hakkında Birliğimizin görüşünün ne olduğu konusunda herhangi bir açıklama yapılmazken, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu yaptığı açıklama ile duyurunun yanlış anlaşıldığını ve gerek eczacıyı gerekse vatandaşlarımızı mağdur edecek herhangi bir uygulamanın söz konusu olmadığını dile getirdi. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Eczacılık İşleri Şubesi de yapılacak denetimlerin uzun süreli olmayacağını ve sadece kontrole tabi ilaçların satışı hususunda eczacılardan bilgi alınacağını bizlerle paylaştı.