Web sitemizdeki içeriklerden en iyi şekilde yararlanmanızı sağlamak için 6698 Sayılı Kişisel Verilerin korunması Kanunu'na (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Tüzüğü'ne (GDPR) uygun olarak çerezleri kullanıyoruz. Sitenin düzgün çalışması için gerekli zorunlu çerezlerin kullanılmasını istemiyorsanız ziyaretinizi sonlandırmalısınız. Diğer çerezler yönünden ise lütfen tercihlerinizi belirleyiniz.
İEO Kayıt Tarihi: 21.11.2013 / 17:20 Görüntüleme: 6222
TEB 39. Dönem Olağan Büyük Kongresi, 14-17 Kasım tarihleri arasında Ankara’da yapıldı. İstanbul Eczacı Odası’nın 22 delegesiyle katıldığı kongre sonunda yapılan seçimle Ecz. Erdoğan Çolak başkanlığındaki liste, bir önceki merkez heyeti yönetiminin iki üyesinin değişimiyle iki yıl daha aynı yönetimle göreve devam etme yetkisini aldı.
Bilindiği üzere TEB kendi seçimi öncesinde yapılan İstanbul, Ankara ve İzmir eczacı odası seçimlerine müdahale ederek bu odaların üyesi eczacıları listelerden silerek delege sayılarını değiştirmeyi ve olabildiğince seçim süreçlerini ileri tarihlere erteletmeyi amaçlayan bir tavrın sahibi oldu. Bu müdahaleler sonunda silinen üyeler nedeniyle, İzmir Eczacı Odası bir delegesini, Ankara Eczacı Odası ise iki delegesini kaybetti. İstanbul Eczacı Odası’nın 1798 üyesini silme amaçlı olarak oda seçimimize yapılan müdahale Şişli İlçe Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu nezdinde yaptığımız haklı itirazlar sonucu başarılı olmayarak delege sayımız bir önceki seçimde olduğu gibi 22 olarak değişmeden kaldı. Ancak yapılan itirazlar 21-22 Eylül olan seçim tarihimizin 5-6 Ekim tarihlerine kadar uzamasına neden oldu. Oda seçimimizin sonrasında on günlük bayram tatilinin de araya girmesi İstanbul Eczacı Odası’nın birlikte hareket ettiği ve muhalefet görevini üstlenmiş odalarla TEB seçimlerine yönelik bir çalışma yapma şansımız çok kısıtlandı. TEB’in de seçimleri 14-17 Kasım gibi erken bir tarihe alması, muhalefet görevini üstlenen odaların sağlıklı bir çalışma sürdürme imkanını tamamen ortadan kaldırdı.
Yaşanan bu sancılı sürecin ardından başlayan kongre öncesi ve kongre sırasında muhalefet görevini üstlenen odalarla yaptığımız toplantılarda TEB seçimlerinde nasıl bir yol izleyeceğimiz tartışıldı. Bu görüşmeler esnasında İstanbul Eczacı Odası olarak TEB’i son altı yıldır yöneten anlayışa karşı, geçtiğimiz iki seçimde olduğu gibi yine bir liste çıkarılmasını ısrarla savunduk. Ancak bizim dışımızdaki eczacı odaları bir liste çıkarmak yerine bu dönem seçimlerde beyaz oy kullanmanın daha doğru olacağını belirttiler. Kongre esnasında çıkartılacak bir listenin seçim kazanma şansı olmadığını dile getirdiler. Yapılan değerlendirmeler sonucunda 17 Kasım’da yapılacak seçime muhalefetin liste çıkarmaması ve tepkisini beyaz oy kullanarak göstermesine karar verildi. Özellikle kongre sırasında söz alan oda başkanlarının da alınan kararı kongreye katılan delege ve diğer katılımcıların huzurunda açıklaması benimsendi.
Oda başkanımız alınan bu karara uyarak kongrede yaptığı konuşmada TEB’in çalışmalarıyla ilgili düşüncelerimizi ve seçimlerde beyaz oy kullanacağımızı toplantıya katılan delegelere bildirdi.
Ne yazık ki, 6642 sayılı mevcut TEB Kanunu’nda düzenlenen delege sistemi, eczacı temsiliyetini sağlamaktan çok uzaktır. Uygulanan sistemde, örneğin İstanbul Ankara ve İzmir eczacı odaları Türkiye’deki tüm eczacıların %41’ini oluşturmaktayken, TEB nezdindeki delege oranı %13’te kalmaktadır. Bu üç odanın toplam üye ve delege sayılarına bakıldığında yaklaşık 285 eczacıya bir delege düşerken, diğer odaların toplam üye ve delege sayılarına bakıldığında bir delegenin yaklaşık 65 eczacıyı temsil ettiği görülmektedir.
Bu sistem sebebiyle, eczacı kamuoyunun genel iradesinin TEB seçim sandığına yansıması çok zor görünmektedir. Bizler bugüne kadar, eczacının yaşadığı sorunlara karşı duyarsız olan merkez heyetinin yerine eczacı tabanını genel desteğini alan bir yönetimin oluşmasını sağlayacak oda sayısına ulaşmak için hep çalıştık. Ne yazık ki böyle bir delegelik sisteminde bu değişimin gerçekleşmesi oldukça zor görünüyor. Fakat artık eczacının tahammülü kalmamıştır. İstanbul Eczacı Odası, geçmişte yaptığı gibi, 6643 sy. TEB Kanunu’nun delege sayısını belirleyen ilgili maddesine dava açma kararı almış ve yasal süreci başlatmıştır.
Mevcut sistemden daha da adaletsiz olan eski sistem, 1991 yılında odamızın açtığı dava sonucunda yeniden düzenlenmiş ve şimdiki halini almıştır. Gelinen noktada bu sistemin de temsil kabiliyetinden uzak olduğu görüldüğü için, tekrar dava açmak zorunlu olmuştur. Odamız, delege sistemine ilişkin adaletsizlikle mücadele etmeye devam edecektir.
TEB 39. Dönem Olağan Büyük Kongresi’nde odamız tarafından sunulan önergeler ise aşağıda sunulmaktadır. Kabul edilmeyen önergeler hakkında idari başvuru ve dava yolları zorlanmaya devam edilecektir.
Meslektaşlarımıza saygıyla duyururuz.
- Eczacılarda, odaların sadece eczane eczacılarının odasıymış algısı bulunmaktadır. Bu nedenle eczacının tanımına sanayi ve kamu eczacıları ile üniversite mensubu olan eczacıların da eklenmesi, tanımın tüm meslektaşları kapsaması sağlanmalıdır.
Özel sektörde çalışan eczacıların odaya kayıt zorunluluğu kanunen varsa da, bu meslektaşlarımız ancak eczane açmak istedikleri zaman odaya kayıt yaptırmaktadır. Kamuda çalışan eczacılar için odaya kayıt zorunluluğu ise bulunmamaktadır. Kayıt zorunluluğu sanayi eczacıları için de getirilmeli, özel sektörde çalışan veya eczanesi olmayan eczacıların üye kayıtlarını aktifleştirmek içinse çalışmalar yapılmalıdır.- Bilindiği üzere, 6308 sayılı Kanun ile getirilen nüfus kriteri uyarınca, eczane açabilmek puanlama esasına dayandırılmıştır. Meslekte geçirilen yıl sayısı puanlamada dikkate alınan önemli bir değer olarak düzenlenmiştir. Eczacılarımız sadece eczane eczacısı olarak değil, sanayide, ecza depolarında, hastanelerde ve sair kuruluşlarda da mesleki faaliyetlerini icra edebilmektedirler. Dolayısıyla eczane eczacısı olarak meslekte geçirilen yılın dışında eczacının diğer eczacılık mesleği ile ilgili faaliyetlerinin de puanlamada esas alınması gereklidir. Bu nedenle, tüm eczacılar odaya kayıtlı olmalı ve hizmet puanının belirlenmesine bu kayıtlar dikkate alınmalıdır.
- Aidatların tamamının ödenmesini kolaylaştırmak açısından, oda ve yardımlaşma sandığı aidatlarını ödemeyen eczacıların ana para borçlarını kapatmaları halinde faiz borcunun silinmesi konusunda Büyük Kongre’de karar alınmalıdır. Nitekim, aidatların toplanması konunda sorun yaşayan başka meslek odalarının bu yola giderek sonuç elde ettiği görülmektedir.
- Adalet Bakanlığı sözleşmeleri tek tip olarak düzenlenmelidir. Halihazırda, örneğin Silivri Cezaevi’ndeki her bir blok için farklı sözleşmeler düzenlenmekte ve bu durum karışıklığa yol açmaktadır.
Bunun yanı sıra, cezaevi sırasına girecek olan eczanelere bölgesel sınırlama getirilmesi de gerekmektedir. Örneğin şu an, Kartal’da bulunan bir eczane Silivri Cezaevi’nin sırasına girebilmekte, bu durum da hem Silivri bölgesi eczaneleri hem de hastalar için olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.- Geri ödeme sisteminde beşeri ürünlerin ikili fiyatlandırılması uygulamasının kaldırılması ve kamu kurumu iskonto oranlarının eczacının üzerinden alınmasıyla ilgili çalışma yapılması için Merkez Heyeti’ne görev verilmelidir. Bu çalışma ile, iskontonun doğrudan SGK ve ilaç firmaları arasında uygulanmasının sağlanması hedeflenmelidir.
- Yeni eczacılık fakültelerinin açılmaması, mevcut fakültelerin kontenjan sayılarının düşürülmesi ve eczacılık eğitiminde bir standart sağlanması hususunda Merkez Heyeti’ne görev verilmelidir.
- 6197 sayılı Kanun’un 28. maddesinde “eczanede satılabilir” olarak düzenlenen ürünlerin ruhsat ve izin işlemlerinin İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu tarafından sağlanması konusunda Merkez Heyeti’ne görev verilmelidir.
- Eczanelerin yazar kasa değişikliği yapması 31/12/2015 tarihinden itibaren zorunlu hale gelecektir. Gerçek stoklarımızı saptamak ve bu sisteme uygulayabilmek için stok affının sağlanması konusunda Merkez Heyeti’ne görev verilmelidir.
- 6197 sayılı Kanun’un 5. maddesi değiştirilerek eczane açılabilmesinde nüfus kriteri getirilmiş ve Geçici madde 3 ile de, eczanesi olan ve olmayan eczacıların kazanılmış hakları düzenlenmiştir. Bu maddeyle, eczacıların eczanelerini bir kereye mahsus olmak üzere nüfus kriterine tabi olmaksızın ilçe dışına nakil etme hakkı verilmiştir. Ancak eczacılarımız iradeleri dışında eczanelerini taşımak zorunluluğu ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Bu durumun şu an için en yaygın örneğini kentsel dönüşüm projeleri oluşturmaktadır. Bundan etkilenen çok sayıda eczacı bulunmaktadır. Nüfus kriterinin uygulanmasıyla birlikte, kentsel dönüşüm kapsamında kalan eczacılarımız aynı ilçede yer bulamadığı takdirde zorunlu olarak ilçe dışına çıkabilecektir. Böylelikle de, kendilerine bir kereye mahsus verilmiş olan hak tükenecek ve bu eczacı aynı ilçede kalmak zorunda kalacaktır.
Eczacının iradesi dışında taşınmak zorunda olduğu halleri sadece kentsel dönüşüm ile sınırlamamak gerekir. Örneğin deprem, sel, mal sahibinin eczacıyı tahliye etmesi gibi haller sayılabilir. Kanunun eczacıya tanıdığı hakkın tüketilmemesi için bu tip hallerin istisna olarak düzenlenmesi hususunda, taslak aşamasında olan Eczaneler ve Eczane Hizmetleri Hakkında Yönetmeliği’ne kural konulmasına yönelik çalışma yapılması için Merkez Heyeti’ne görev verilmelidir.
İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu
04.09.2025 / 10:12 7844
05.09.2025 / 13:37 2663
04.09.2025 / 09:45 1273
05.09.2025 / 16:05 585